Sayfalar

30 Temmuz 2013 Salı

KİMYASAL RİSKLER

KİMYASAL RİSKLER



Kimya sanayinin faaliyet alanı doğal maddelerin kimyasal yapısını değiştirerek diğer endüstrilerde veya günlük yaşamda kullanılmak üzere yeni maddeler üretmektir. Kimyasalların üretilmesi ve kullanımı gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun tüm ülkelerin ekonomik gelişmelerinde temel faktördür, yaşamımızın bir parçası haline gelmişlerdir Beslenmemizi (gübreler, pestisitler, yiyecek katkı maddeleri, saklama) sağlımızı (ilaçlar ve temizlik maddeleri) yaşam kalitemizi (yakıtlar vb) doğrudan ve dolaylı olarak etkilerler.
Evren milyarlarca yılda kendine bir sistem ve denge oluşturmuştur. Kimyasalların üretilmesi, kullanımı, doğal ortamından alınarak değiştirilmesi, yeniden üretilmesi veya sentetik yollarla yeni kimyasallar üretilmesi bu dengeye müdahaledir. Bu müdahale yaşamın kolaylaşması gibi olumlu sonuçlar yaratabileceği gibi zararlı sonuçlarda yaratabilir. Bu sonuçların bir kısmı tolere edilebilir, bir kısmı edilemeyebilir ki bu da canlılar ve eko sistem anlamında risk oluşturur.
Kimyasallar sadece kimya sanayinde çalışanlar için değil sanayinin tüm faaliyet alanlarında çalışanlar için risk oluşturduğu gibi, solunan havayı, içilen suyu, yiyecekleri kirleterek, ormanları ve gölleri etkileyerek ekosistemi değiştirebilirler ve çevreyi olumsuz yönde etkileyebilirler.
Ancak bütün kimyasallar aynı derecede zararlı değildir ve aynı yolla ve aynı şekilde ve aynı sürede zarar vermezler, ayrıca kimyasalların zararlı etkileri sadece kendi özellikleri ile sınırlı değildir ve bir kimyasal birden fazla zararlı etkiye de sahip olabilir.
Bazı kimyasalların zararlarının yıllar sonra ortaya çıktığı düşünülürse hiç bir kimyasalı tamamen tehlikesiz kabul etmemek gerektiği ortaya çıkmaktadır. Pek çok ürünün tehlikeli olarak görülmemesi ve yaratacağı sonuçların risk olarak algılanmaması, bazı maddelerin kanıksanmış ve sıradan ürünler olarak tehlikesiz olarak kabul edilmiş olması, kimyasal, maruziyet sonrası belirgin, gözle görünür, hemen fark edilir bir etkinin ortaya çıkmaması, kullanılan bir çok kimyasalın etiketinde sadece ticari ismin bulunup içerikleri hakkında bilgi olmaması, kimyasalların değişik isimlerinin bulunması da kimyasalların  riskini artıran faktörlerdir. Bu riskleri ortadan kaldırmanın öncelikli yolu tehlikeyi ortadan kaldırmak, diğer bir değişle tehlikeli kimyasalı tehlikesizle veya daha az zararlı olanla değiştirmektir.  Bir kimyasal yerine geçirilen başka bir kimyasalın aynı işlevi görmesi, ucuz ve kolay elde edilebilir olması aynı zamanda da sağlığa zararsız veya daha az zararlı olması gerekir, ancak bu her zaman mümkün değildir.
Geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısında kimya sanayi, tüm sanayi ile karşılaştığında çok hızlı bir büyüme gerçekleştirmiştir. 50 yıl önce yılda sadece 1.000.000 ton kimyasal üretilirken, bugün bu rakam 400.000.000 tona ulaşmıştır. Farklı kaynaklarda farklı rakamlar verilmekle beraber ve tüm dünyada ortalama 80.000 ila 100.000 arasında kimyasalın kullanıldığı tahmin edilmektedir. Bu kimyasalların büyük bir bölümü ticari ürünlerin karışımları olarak bulunmaktadırlar. 5.000 ila 7000 arasında değişen sayıda kimyasalın zararlı olduğu bilinmektedir. Zararlı kimyasalların  3.000 ni kanserojen etkili olup, bunların 20-30 kadarı insan kanserojeni olarak tanımlanmaktadır.
Kimyasalların kullanım alanlarını belirleyen kimyasal formülleri (organik, inorganik, element, bileşik veya karışım olup olmadıklar gibi), kristal yapıları (amorf veya kristal yapı), fiziksel özellikleri (erime, donma, buharlaşma, parlama noktaları vb. gibi) fiziko-kimyasal özellikleri aynı zamanda insana ve çevreye olan etkilerinde de belirleyici olmaktadırlar. Kimyasalların etkileri  kullanım ve saklama koşullarına da bağlıdır.
Kimyasalların güvenli bir şekilde üretilmesi, kullanılması, taşınması ve yok edilmesi diğer bir değişle kimyasal risklerin kontrol altında tutulabilmesi için ilk ve en önemli adım kimyasalların özelliklerinin ve aynı zamanda da çevreye ve insana olan zararlarının bilinmesidir. Kimyasalların kullanım alanı, sayıları, zararları göz önüne alındığında bu bilgilerin kolaylıkla ve tüm kullanıcılar tarafından bilinmesinin olanaksız olduğu da ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle kimyasalların özellikleri nedeniyle son derece kompleks olan bu bilginin, kullanıcının kolaylıkla anlayabileceği, zararları ve önlemleri de içerecek sistematik bir biçimde düzenlenmesi gerekir. Sınıflandırma ve etiketleme sistemleri bu amaca hizmet etmek üzere geliştirilmiş araçlardır. Kimyasalların fiziksel ve kimyasal özelliklerine göre, etkilerine göre, taşıdıkları risklere göre değişik sınıflandırmalar bulunmaktadır.
Tüm kimyasalların, özelliğini (kimyasal formülü fiziksel özelliği ve ticari ismi) açıkça belirtecek şekilde etiketlenmesi, zararlı kimyasalların etiketlerinde ayrıca zararlı, zehirli, patlayıcı vb özelliğini belirten sembolün, güvenlik ve risk numarasının bulunması  gerekir. Genel kural olarak kimyasala ait sembollerin ve uluslararası işaretlerin dışındaki bilgilerin, kullanıldığı ülkenin resmi veya ulusal dilinde yazılması gerekmektedir.
Kimyasallar esas olarak organik ve inorganik olmak üzere iki ana grupta ele alınırlar. Organik kimyasalların yapısını ve hidrojen ve diğer elementlerle birleşen karbon oluşturur. Organik kimyasallar ayrıca alifatik (düz zincirli) ve aromatik (halkalı yapıda) olmak üzere iki ana gruba ayrılırlar. İnorganik maddeler ise mineral kaynaklardan elde edilirler.
Kimyasallar, üretim sektöründe ise, başlıca üç ana grupta ele alınırlar; başlangıç ürünü olarak ham maddeler (organik veya inorganik) çok geniş olarak kullanılırlar ve diğer kimyasallara dönüştürülmek üzere işlenirler, ham maddelerin işlenmesi ile elde edilen ara ürünler, çözücüler gibi bazı kimyasallar elde edildikleri halde de kullanılmakla beraber genellikle ara ürünlere son ürüne geçişe kadar bir dizi işlem daha yapmak gerekir, Son ürünler ki bunlar ara ürünlerin bir dizi işlemden daha geçirilerek elde edilmiş halleridir. Bunların bir kısmı sabun, kozmetik, ilaçlar gibi elde edildikleri halde kullanılırlar bir kısmı  lifler, plastikler, boyalar gibi tekrar işleme tabi tutulurlar.
Sağlık ve güvenlik açısından kimyasalların sınıflandırılmasında ise temel nokta etkilenme seviyesi ve çevreye etkisidir.
Bu nedenle öncelikle tehlikeli kimyasalın ne olduğunun çerçevesini çizmek gerekir. Tehlikeli kimyasallar; sağlığa, güvenliğe ve çevreye akut veya kronik zarar veya hasar verebilen kimyasallar olarak tanımlanabilir. Bu zararlar da üç ana başlık altında toplanabilir:
A) Ani, tekrarlanan veya uzun süreli maruziyet sonunda sağlığa zararlı olan;
·         Zehirli veya çok zehirli,
·         Zararlı,
·         Aşındırıcı,
·         Tahriş edici,
·         Duyarlılık yaratan veya alerjik tepkileri provake eden,
·         Kanserojen,
·         Mutajen,
·         Teratojen,
·         Üreme sistemine zarar veren,
·         Genetik olmayan doğum anormalliklerine sebep olan maddeler,
B) Fiziksel ve kimyasal özellikleri nedeniyle fiziksel ve kimyasal zarar verme riski taşıyan;
  • Patlayıcı
  • Oksitleyici
  • Çok  kolay parlayıcı, çok parlayıcı ve parlayıcı maddeler,
C) Çevreye zarar veren;
Canlı organizmalar için zehirli ve zararlı olan,
  • Çevrede yok olmayıp kimyasal artıklar olarak kalıcı olan,
  • Biyolojik anlamda birikim yaratan maddelerdir.
Ayrıca yukarıda belirtilen sınıflandırmaya girmeyen ancak özellikleri nedeniyle sağlığa ve canlı organizmalara zarar veren tüm kimyasallar da tehlikeli kimyasallar olarak kabul edilir.
Sınıflandırma, malzeme güvenlik formları veya güvenlik bilgi formları (MSDS) ve etiketleme, kimyasalların tehlike ve zararlarına karşı önlem almak amacına hizmet etmek üzere geliştirilmiş araçlardır.
KİMYASALLARIN İSİMLENDİRİLMESİ
Kimyasalların isimlendirilmesi uluslararası kriterlere göre birkaç şekilde yapılmaktadır. Özellikle organik maddelerin isimlendirilmesinde farklı isimlendirme sistemleri vardır. Ayrıca kimyasalların yaygın kullanılan ticari isimleri de bulunmaktadır ve ticari isimler her zaman değişebilir, bu nedenle etiketlerde ve malzeme güvenlik formlarında; kimyasalın bilimsel isminin, sinoniminin ve ticari isminin belirtilmesi önemlidir.
Örneğin;
  • Benzen                        benzol,
  • Benzin                         gazolin,
  • Etil alkol                      etanol                          alkol,
  • Hidrojen bromür         bromik asit,
  • Hidrojen klorür           hidroklorik asit            tuz ruhu,
  • Nitrik asit                    kezzap,
  • Kerosen                       gazyağı,
  • Nitrojen oksit              azot oksit,
  • Sodyum hidroksit       kostik soda,
  • Vinyl klorür                 klorethen                     klor etilen,
  • Aseton                         dimetil keton               2 propanon,
  • Asetilen                       eten
  • Talk (saf)                     (Mg 3(Si 4O10)(OH3)2) magnezyum silikat hidrat
  • Talk (endüstri)             Değişik miktarlarda Ca, al, Fe içerir, bazıları ise silis ve asbest içerir.
  • Talk (tremolit)             (Ca2 Mg5 (OH)2(Si 4O11)2)
  • Fosgen                         Karbonil di klorür
·         Bakır Aseto Arsenit    Paris yeşili                  
·         BAL                            (Britsh Anti Lewisite) Dimerkapto propanol
gibi aynı kimyasal için kullanılan pek çok isim ve semboller bulunmaktadır veya aynı isimdeki ve formüldeki kimyasalın bileşimi ve özellikleri farklı olabilmektedir.
Etiketlerde ve malzeme güvenlik formlarında kimyasalın isimlendirilmeleri ve özelliklerinin açıkça, anlaşılır biçimde ve uluslar arası semboller hariç kullanılan ülkedeki resmi dil dikkate alınarak belirtilmesi gerekir.
TEHLİKELİ KİMYASALLARIN SINIFLANDIRILMASI
Tehlikeli kimyasalların sınıflandırılması ile ilgili pek çok uluslar arası ve ulusal düzenlemeler bulunmaktadır. Uluslararası sınıflandırma sistemlerinin yarıdan fazlası, kimyasal ürünün miktarı veya çevredeki emisyonu esas alınarak düzenlenmiştir.
Kimyasalların sınıflandırılmasında en yaygın kriterlerden biri de, öldürücü doz (LD50) ve öldürücü konsantrasyonun (LC50) esas alınmasıdır.
Katı, sıvı ve gaz halindeki kimyasalların sağlık zararı dikkate alınarak kimyasalın konsantrasyonuna göre de sınıflandırmalar bulunmaktadır
·         Zehirli ve zararlı maddelerin yutulması, deriden alınması veya solunması durumunda ani ölüme neden oldukları konsantrasyonları
·         Ölüme neden olmayan ancak kalıcı etki bırakan zehirli ve zararlı maddelerin kalıcı etki yaptıkları konsantrasyonları
·         Tekrarlanan veya sürekli olan etkilenme sonucu ciddi etkiler gösteren zehirli ve zararlı maddelerin ciddi hasar verdikleri konsantrasyonlar
·         Aşındırıcı ve tahriş edici maddelerin yanıklara, gözde, ciltte tahrişe neden oldukları konsantrasyonları
·         Zararlı ve tahriş edici maddelerin göze ve solunum yoluna zarar verdikleri konsantrasyonları
·         Kansere, mutajenik ve teratojenik etkilere sebep olan zehirli ve zararlı maddelerin kansere, anormal doğumlara, doğurganlık üzerinde olumsuz özelliklerine sebep oldukları konsantrasyonları gibi.
Avrupa Birliği üç aşamalı toksik seviye (çok toksik, toksik, zararlı) kabul ederek kimyasalları sınıflandırmaktadır.
Avrupa topluluğunun sınıflandırmasında
  • Parlayıcı
  • Patlayıcı
  • Oksitleyici
  • Reaktif
  • Zehirli
  • Tahriş edici
  • Hassasiyet oluşturucu
  • Kanserojen olan
  • Üremeyi etkileyen
  • Mutajenik etkileri olanlar
  • Çevreye zarar verenler kimyasallar sınıflama içine alınmıştır.
Aşındırıcı maddeler, sıkıştırılmış gazlar, radyoaktif maddeler, enfeksiyona neden olanlar ve diğerleri bu sınıflandırmadan ayrı sınıflandırmalar içinde yer almaktadır. Ayrıca bu sınıflandırmaya tıbbi ve hayvansal ilaç, kozmetik, patlayıcı (Mühimmat) pestisit, kimyasal atık, insan ve hayvan gıdası da dahil değildir. Bu ürünlerin ayrı sınıflandırılma ve etiketleme kuralları bulunmaktadır.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 1990 yılında kabul ettiği “Kimyasalların Kullanımında Güvenlik Hakkında 170 no’lu Sözleşme” ve “177 no’lu Tavsiye Kararı” ile kimyasalların üretimi, kullanımı, depolanması, taşınması kimyasal atıkların yok edilmesi ve işlenmesi, içerisinde kimyasal bulunan kapların bakım ve onarımında alınacak önlemleri sıralamıştır. 170 no’lu Sözleşme kimyasalların sınıflandırılmasında, kimyasalların özelliklerinin ve sebep olabilecekleri fiziksel ve sağlık zararlarının esas alınmasını, taşıma esnasında da Birleşmiş Milletler Teşkilatının Tehlikeli Maddelerin Taşınması ile ilgili Tavsiye Kararına (UNRTDG) uyulmasını öngörmektedir.
177 Sayılı Tavsiye Kararında kimyasalların;
  • Vücudun herhangi bir kısmında meydana getirecekleri akut ve kronik sağlık sorununa neden olabilecek toksik özellikleri
  • Parlama, patlama, oksitleme, tehlikeli reaksiyon verme gibi özelliklerin de içerecek şekilde fiziksel ve kimyasal karakteristikleri,
  • Aşındırıcı ve tahriş edici özellikleri,
  • Alerjik ve hassasiyet oluşturma özellikleri
  • Kansorejen etkileri,
  • Teratojenik  ve mutajenik etkileri
  • Üreme sistemine etkileri
            gibi özellikleri göz önünde bulundurularak sınıflandırılması önerilmektedir
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nun sınıflandırmasında
  • Parlayıcı
  • Patlayıcı
  • Oksitleyici
  • Reaktif
  • Zehirli
  • Tahriş edici
  • Aşındırıcı
  • Hassasiyet oluşturucu
  • Kanserojen olan
  • Üremeyi etkileyen
  • Mutajenik etkileri
olan kimyasallar yer almaktadır. Çevreye zarar verenler, sıkıştırılmış gazlar, radyoaktif maddeler, enfeksiyona neden olanlar ve diğerleri için bir düzenleme yoktur.
ABD kuruluşu OSHA ise genel anlamda çok zehirli ve zehirli olmak üzere iki aşamalı bir sınıflandırma kabul etmiştir.
ABD’nin genel kimyasal sınıflandırması içinde;
  • Parlayıcı
  • Patlayıcı
  • Oksitleyici
  • Reaktif
  • Zehirli
  • Tahriş edici
  • Aşındırıcı
  • Hassasiyet oluşturucu
  • Kanserojen olan
  • Üremeyi etkileyen
  • Mutajenik etkileri olan  kimyasallar sınıflama içine alınmıştır.
Sıkıştırılmış gazlar, çevreye zarar verenler, radyoaktif maddeler, enfeksiyona neden olanlar ve diğerleri ayrı sınıflandırmalar içinde yer almaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve FAO dışındaki uluslararası kuruluşlar kimyasalların sınıflandırılmasında,  genellikle pestisitleri genel kimyasal sınıflandırmanın dışında bırakmışlardır.
Ancak pestisitlerin kullanımının yaygınlaşması ve çevrede uzun süreli ve büyük risklere neden olması nedeniyle pestisitlerle ilgili sınıflandırma da giderek yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Bu konuda da değişik sınıflandırmalar bulunmaktadır. Pestisitleri 2 ila 5  gruba ayıran sınıflandırmalar bulunmaktadır. Burada sadece sindirim yoluyla geçen madde miktarı için letal dozu belirleyen ülkeler olduğu gibi hem sindirim hem deri yolu ile bulaşma kriterlerini de dikkate alan sınıflandırmalar bulunmaktadır.
Taşıma ile ilgili sınıflandırma da yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu sınıflandırmada zararlı yüklerin taşınması, ambalajı ve etiketlenmesi ile ilgili düzenlemeler  yer almaktadır. Bununla ilgili olarak  BM tavsiye kararı, IMO tarafından  geliştirilen zararlı kimyasalların gemilerde nakli ile ilgili sınıflandırması bulunmaktadır. Ulusal düzenlemelerin pek çoğu da  söz konusu uluslararası düzenlemelerle uyumlu olarak yapılmaktadırlar.
BM tarafından hazırlanan tavsiye kararı UNRTDG kimyasalları 9 sınıfa ayırmaktadır.
·   Patlayıcı Maddeler
·   Sıkıştırılmış, Sıvılaştırılmış Basınç Altında Yoğunlaştırılmış Parlayıcı,
Parlayıcı Olmayan ve Zehirli Gazlar
·   Kolaylıkla Parlayabilen Sıvılar
·   Kolaylıkla Parlayabilen Katılar
·   Oksidan Maddeler, Organik Peroksitler
·   Zehirli Ve Enfeksiyona Neden Olabilecek Maddeler
·   Radyoaktif Maddeler
·   Aşındırıcı Maddeler
·   Diğer Zararlı Maddeler
MALZEME GÜVENLİK BİLGİ FORMLARI (MSDS)
Malzeme Güvenlik Bilgi Formları (MSDS) yalnızca kimyasalların neden olduğu sağlık ve güvenlik tehlikelerinin azaltılmasına yarayan bir sistemin parçasıdır. Kimyasal maddeyi taşıyanların depolayanların, kullananların ve üretimde çalışanların kimyasal maddelerin tehlikeleri konusunda doğru değerlendirme yapmalarını sağlamayı amaçlamaktadır.Bu nedenle kimyasalı üreten, ithal eden veya dağıtımını yapanlar, bir madde ilk defa alındığında veya Malzeme Güvenlik Formlarında değişiklik yapıldığında, kimyasal maddelerle birlikte Malzeme Güvenlik Formlarını (MSDS) kullanıcıya vermelidirler
Malzeme Güvenlik Bilgi Formları
Malzeme Güvenlik Bilgi Formları  (Tehlike Bilgi Formları) aşağıdaki bilgiler içermelidir.
Kimyasalın Tanımı
Bu bölümde ürünün kimyasal ismi ve ticari ismi yer alır. Kimyasalın isminin ve diğer bilgilerin etiketteki bilgilerle aynı olması gerekir.
Kimyasalın Kullanımı:
Kimyasal maddenin amaçlanan veya önerilen kullanım biçimleri/ alanları belirtilmelidir. Çok sayıda olası kullanım biçimi / alanı bulunması halinde.yalnızca en önemli veya en yaygın kullanım biçimleri/alanları, kimyasal maddenin (yangın yavaşlatıcı, oksitlenmeyi engelleyici gibi) ne işe yaradığı belirtilmelidir.
Firmanın tanıtımı
Kimyasalı arz eden üreten, ithal eden veya dağıtanın adı, firma adı, açık adresi, telefon ve faks numaraları  ve acil durumlarda başvurmak üzere söz konusu firmanın veya yetkili kurumun acil durum telefon numaraları belirtilmelidir.
İçindeki Tehlikeli Kimyasalların Bileşimi,
Bu bölümde kimyasalın/bileşenin sağlık ve güvenlik açısından tehlikeli olan özellikleriyle ilgili bilgiler yer almalıdır. Tehlikeli bileşenlerin adları (herkesçe bilinen ve kimyasal adları) ve mümkünse bileşiğin tümü içindeki oranları belirtilmelidir. Ancak kimyasalın tam bileşim yapısının (bileşenlerin yapısı ve konsantrasyonları) verilmesi zorunlu değildir. Bileşimdeki maddelerin genel tanımı ve konsantrasyonları yeterlidir
Kimyasal tek bir madde değil de bir karışım ise karışım içinde bulunanlardan, tehlikeli kimyasallar listesinde olan ve ürünün yüzde birini (%1) veya daha fazlasını oluşturan maddelerin belirtilmesi gereklidir. Bileşik içinde kanserojen, teratojen ve mutajenik kimyasallar var ise, söz konusu kimyasal, bileşiğin binde birini (% 0,1) bile oluşturuyorsa listede belirtilmelidir. Ürün içindeki tehlikeli maddeler, kimyasal isimleriyle listelenmelidir. Listedeki maddelerin her biri için ek etkilenme düzeyleri belirtilmelidir.
Tehlikeli kimyasal maddelerin sınıflandırması; maddenin fiziko-kimyasal, sağlık ve çevresel zararlarına göre belirlenmiş tehlike işareti ve risk durumları ile birlikte belirtilmeli, bu maddelerin isimleri, EEC numaraları CAS numarası ve IUPAC adı da yazılmalıdır
Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri
Bu bölümde maddenin kimyasal ve fiziksel özellikleri yer almalıdır.
·   Normal görünüş ve kokusu,
·   Buhar basıncı,
·   Buhar yoğunluğu,
·   Suda çözünürlüğü;
·   Erime noktası,
·   Özgül ağırlığı,
·   Buharlaşma oranı,
·   Kaynama noktası,  
·   Parlama noktası,
Yangın ve Patlama Bilgileri
Parlama, yanma veya alt ve üst patlama sınırlarını (LEL, UEL) yangın söndürmede kullanılacak araçları, varsa yangınla özel mücadele yöntemleri belirtilmelidir.
Sağlık için Yarattığı Tehlike Bilgileri
Kimyasalın vücuda giriş yolları (solunum, deri absorbsiyonu, sindirim, ağız-oral) sağlık üzerinde yarattığı akut ve kronik etkileri, maruziyet belirtileri ve maruziyet sınırı, ürünün kanserojen olup olmadığı, etkilenme durumunda görülen sağlık sorunları ve öneriler ilkyardım/acil tedavi işlemleri bu bölümde yer almalıdır.
Kullanım Sırasında Alınması Gereken Önlemler
Acil durumlarda gereken bilgiler, dökülmeler sonrasındaki temizlik işlemleri, güvenli bir şekilde depolama, kullanma önlemleri ve kaza ile ortama karışması halinde uygulanacak önlemler yer almalıdır.
İlk yardım Bilgileri
İlk yardım önlemleri tanımlanmalı, acil tıbbi müdahale veya uyarı gerekiyor ise öncelikle bu durum mutlaka belirtilmelidir.
İlk yardım konusundaki bilgiler, kısa, kazazede ve kazazedenin yanındakilerle ilk yardım görevlileri tarafından kolayca anlaşılır olmalıdır. Belirtiler (semptomlar) ve etkiler açıkça özetlenmelidir. Talimatlarda; herhangi bir kaza anında kaza yerinde yapılması gerekenler ve maruz kalınmasından sonra takip eden dönemde ortaya çıkması muhtemel gecikmiş etkiler, doktorun profesyonel yardımının gerekli olup olmadığı veya önerildiği durumlar ile doktora iletilmesi gereken özel bilgiler, var ise antidotu , kimyasalın özelliğine bağlı olarak işyerinde yapılması gereken özel ve acil işlemler için gerekebilecek özel önlemler de belirtilmelidir.
İlk yardım konusundaki bilgileri solunursa, cilt ve göz ile temas ederse ve yutulursa gibi değişik maruz kalma biçimlerine göre ayrı alt başlıklar halinde olmalıdır.
Kontrol Önlemleri
Havalandırma, çalışma sırasında alınacak önlemler, kişisel koruyucu donanımlar ile ilgili bilgiler yer almalıdır. Solunum koruyucuları ürüne dayanıklı koruyucu giysi, ayakkabı, eldiven, gözlük vb belirtilmelidir.
Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulan “Tehlikeli Kimyasallar Yönetmeliği”nde ve Güvenlik Bilgi Formları (Malzeme Güvenlik Formları-MSDS) ile ilgili tebliğde;
Yönetmelikte tehlikeli olduğu belirlenen maddelerle, en az  bir tehlikeli madde ihtiva eden kimyasalların üreticisi tarafından Güvenlik Bilgi Formlarının hazırlanmasını,
Profesyonel kullanıcılar tarafından talep edilmesi halinde, Yönetmelik hükümlerine göre tehlikeli olarak sınıflandırılmasa bile, işyeri ortamı maruz kalma limitleri belirlenmiş veya çevre ve insana zarar verecek özellik gösteren maddelerden kimyasalın ağırlıkça  % 1’ine eşit veya daha fazlasını (≥ 1 % ) oluşturan  gaz halinde olmayan maddelerle, kimyasalın hacimce % 0,2 sine eşit veya fazlasını (≥ 0,2 %) oluşturan ve gaz halinde olan maddelerden  en az birini içeren kimyasallar için de üreticisi tarafından Güvenlik Bilgi Formu, hazırlanması ve talep edene verilmesi
Güvenlik Bilgi Formlarının üreticisi tarafından;. her tehlikeli madde, tehlikeli müstahzar veya en az bir tehlikeli madde ihtiva eden müstahzar için ayrı ayrı hazırlanması, teknik gelişmelere ve bilimsel araştırmalara bağlı olarak güncelleştirilmesi, tehlikeli kimyasalın üretim sonrası ilk teslimatı sırasında veya mümkünse teslimat öncesi kullanıcıya verilmesi, ikinci veya takip eden teslimatlarında talep edilmesi halinde,alıcıya ücretsiz olarak yazılı metin halinde verilmesi veya elektronik ortamda iletilmesi, güvenlik bilgi formlarının, yeni bilgiler ışığı altında güncelleştirilmesi halinde; güncelleştirilmiş formun, güncelleştirme tarihini takip eden 3 ay içinde, güncelleştirme tarihinin 12 ay öncesine kadar geçen sürede teslim edilen kullanıcılar ile depolayanlara iletilmesi ve formdaki değişiklik tarihi ve kaçıncı değişiklik olduğunun belirtilmesi, hükme bağlanmıştır.
Ayrıca söz konusu yönetmeliğe göre, kimyasalları ithal edenlerin de Güvenlik Bilgi Formunu, üreticisinden temin ederek, istenen şartlara ve bilgilere uygun hale getirdikten sonra mümkünse ilk teslimattan önce veya teslimat sırasında ve diğer teslimatlarda da istenmesi halinde vermesi veya elektronik ortamda iletmesi gerekmekte,ithalatçının güvenlik bilgi formunu üreticisinden temin edememesi halinde de yönetmelik hükümlerine göre hazırlaması istenmektedir.
Dağıtıcıların da, Türkçe hazırlanmış Güvenlik Bilgi Formunu tehlikeli kimyasalı aldığı kişiden temin ederek tehlikeli kimyasalı sattığı kişiye vermesi gerekmektedir.
Güvenlik Bilgi Formlarının Türkçe olarak hazırlanması ve kullanıcılara verilmesi, ihraç edilecek kimyasallar için de ihraç edilen ülkenin resmi dillerinden birinde hazırlanması istenmektedir. 
Tüketicilerin ve kullanıcıların büyük bir bölümünün yeterli teknik, bilgiye sahip olmadıkları da göz önüne alınarak,  verilen bilgilerin kolay anlaşılır ve sade olmasına özen gösterilmelidir.
Çoğu işlerinde kullanılan kimyasal maddeler genellikle farklı kimyasalların karışımıdır veya toksik kimyasal maddeler ile eser miktarda kirlenmiş olabilir. Bu durumda MSDS’ler yeterli olmayabilir.
ETİKETLER
Kimyasal madde kapları ve bidonlarının üzerindeki etiketler önemli bir bilgi kaynağıdır. Etiketler her zaman kapların üzerinde bulunmalı ve etiketle belirtilen madde ile kabın içindeki kimyasal maddeler aynı olmalıdır. Tüm kimyasalların, özelliğini (kimyasal formülü fiziksel özelliği ve ticari ismi) açıkça belirtecek şekilde etiketlenmesi, zararlı kimyasalların etiketlerinde ayrıca zararlı, zehirli, patlayıcı vb özelliğini belirten sembolün, güvenlik ve risk numarasının bulunması  gerekir
 “Tehlikeli Kimyasallar Yönetmeliği”ne göre; tehlikeli kimyasalları tedarik edenler ve üretenler bu ürünlerin ambalajlarını etiketlemek zorundadır.
Etiketlerde;
·         Üreticinin adı ve adresi
·         Maddenin kimyasal ve ticari adı, kapalı formülü,
·         Ürünlerin, ticari adı, amaçlanan kullanım alanları ve içeriğine giren maddelerin tehlike sembolleri,
·         Özel tehlikelere karşı dikkat çekici, "çok şiddetli patlayıcı", "şiddetli zehir" gibi ibareler, güvenlik tavsiyeleri alınabilecek tedbirler hakkında özlü bilgiler,
·         Tehlike sembolleri,
·         Kimyasal tanımı ve etkin maddesinin yüzdesi,
·         Diğer katkı maddeleri ve en azından bunların grup tanımları,
·         Kanalizasyona veya sulara atılması yasak olan maddeler,
·         Özellikleri yeterince bilinmeyen maddelerin etiketleri üzerine " bu maddenin çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkisi ile ilgili araştırmalar devam etmektedir" ibareleri,
·         Kanser yapıcı maddeler listesine giren madde ve ürünlerin etiketleri üzerine, diğer bilgilerin yanı sıra "dikkat kansere neden olabilir" ibareleri,
·         Aerosol paketleri ve kaplarında diğer bilgilerin yanı sıra, "Kutu basınçlıdır", "Güneş altında bırakmayınız", "500C nin üzerindeki sıcaklıktan koruyunuz", "Boş kutuları zorlayarak açmayınız", "Ateşe atmayınız", "Aleve veya akkor halindeki maddelere püskürtmeyiniz" ibareleri,
·         Bileşiminde yanmaya ve kolay alev almaya neden olabilecek yanıcı madde içeren aerosol etiketlerinde ayrıca "yanıcıdır" veya "kolay alev alır", ibareleri bulundurulması gerekmektedir
Etiketlerde çevre ve insan sağlığı için tehlike durumları ve korunma önlemlerini için belirlenen işaretlerden başka işaretlerin kullanılması, ve "zehirsizdir", "sağlığa zararsızdır", "talimata uygun kullanılırsa zararsızdır" gibi tehlikeye karşı kayıtsızlaştırıcı ifadeler kullanılması yasaktır.
Paketlenmiş olarak piyasaya sürülen madde veya ürünlerde etiketler, paketlere yapıştırılmış olacak, paketler ikinci bir ambalaj içine konuyorsa, etiketler bu ambalajlar üzerine de yapıştırılacaktır. (şeffaf ikinci ambalaj kullanıldığında, içteki etiketin net okunabilmesi durumunda ikinci ambalaja etiket konulması zorunlu değildir)
Etiketler, piyasaya arz edilen tehlikeli kimyasallar ve tehlikeli eşya için Türkçe, ihraç edilen tehlikeli kimyasallar ve tehlikeli eşya için ihraç edilen ülkenin resmi dillerinden birinde hazırlanacaktır.
Etiketler belirli büyüklükte ve şekilde olacaktır.
Aşağıdaki tablolarda risk ve güvenlik işaretlemelerinden örnekler bulunmaktadır.














RİSK DURUMLARI
Risk
İbaresi
Risk İbaresinin Açık İfadesi

R 1
Kuru halde patlayıcıdır.
R 2
Şok, sürtünme, alev ve diğer tutuşturucu kaynakları ile temasında patlama  riski.
R 3
Şok, sürtünme, alev ve diğer tutuşturucu kaynakları ile temasında çok ciddi patlama riski.

RİSK DURUMLARININ KOMBİNASYONU
Risk İbaresi
 Risk İbaresinin Açık İfadesi
R 14 /15
Su ile kolay alevlenebilir gaz oluşumuna yol açan şiddetli reaksiyon.
R 15/29
Su ile temasında  toksik ve kolay alevlenebilir gaz çıkarır.

GÜVENLİK TAVSİYELERİ
Güvenlik İbaresi
Güvenlik İbaresinin Açık İfadesi         

S 1
Kilit altında muhafaza edin.
S 2
Çocukların ulaşabileceği yerlerden uzak tutun.
S 3
Serin yerde muhafaza edin.

GÜVENLİK TAVSİYELERİNİN KOMBİNASYONLARI
Güvenlik  
İbaresi  
Güven Güvenlik İbaresinin Açık İfadesi

S  1/2
Kilit altında  ve çocukların ulaşamayacağı bir yerde muhafaza edin.
S  3/7
Kabı, serin bir yerde ve ağzı sıkıca kapalı olarak muhafaza  edin.
S 3/9/14
Serin, iyi havalandırılan bir yerde ........ 'den uzak tutarak  muhafaza edin.


KİMYASAL RİSKLER
Bir işletmede sıcaklık ve basınç kullanarak kimyasalların yapısı değiştiriliyorsa veya yeni ürünler ortaya çıkıyorsa burada, yangın, patlama riskleri veya parlayıcı veya zehirli sıvıların, buharların, gazların veya yeni kimyasalların ortama yayılma olasılığı var demektir. Bu da kimyasalların sağlık ve güvenlik risklerini oluşturmaktadır.
I-SAĞLIK RİSKLERİ
Kimyasalların sağlığa verdikleri zararları ve bu zararın derecesini etkileyen başlıca faktörler aşağıda verilmiştir.
A-KİMYASALLARIN ZARARLARINI BELİRLEYEN ETMENLER
1-Fiziksel ve kimyasal özellikleri:
Kimyasalın molekül yapısı, aynı zamanda biyolojik aktivitesini belirler. Molekül yapısındaki değişme ile o maddenin aktivitesi önemli şekilde artar veya azalır. Aynı elementlerden meydana gelip kimyasal sembolleri aynı olsa bile aromatik (halkalı yapı) ve alifatik (düz zincirli) hidrokarbonların etkileri farklıdır. Ayrıca aynı zincir yapısına sahip olmakla beraber bir maddenin polimeri ve monomeri farklı etkiler gösterir veya bir iyonun organik maddenin kaçıncı atomuna bağlandığına göre de o kimyasalın etkisi değişebilir. Kimyasalın kolay reaksiyona girip girmediği, ulaştığı yerdeki koşulların buna elverip vermediği gibi özellikler yine kimyasalın toksisitesini etkileyebilir.
Örneğin; primer alifatik aminlerin homolog serilerinde bakterilere olan toksisite, karbon (C) zincirinin büyümesi ile artar ve zincirdeki karbon sayısı 12 olunca maksimuma erişir. Ayrıca metil grubunun moleküle ilavesi biyolojik aktiviteyi arttırır. Örneğin; metil antrasen, antrasene göre daha toksiktir.
Kimyasalın saflığı ve uygulandığı formülasyon şekli de toksisiteyi etkiler. Örnek: DDT saf halde iken insanların derisinden hemen hemen hiç absorbe olmaz. Ama Kerozen (Gazyağı) içinde cilde uygulandığında absorbe olarak toksik etkisini gösterir. Ayrıca kimyasalın diğer maddelerle kendiliğinden reaksiyona girip girmediği ve bu reaksiyonun reversible (çift yönlü) veya irreversible (tek yönlü) olup olmadığı da önemlidir.
Kimyasalların fiziksel özellikleri molekül ağırlıkları, suda veya diğer çözücülerde çözülebilme özellikleri de önemli bir faktördür. Çözünebilirlik özelliği vücuttan atılma sürecinde ve hedef organlarda etkilidir.
Diğer yandan kimyasalların saklama koşulları da önemli bir faktördür. Bekleme sırasında ışık, nem, sıcaklık, gibi etkenler toksisiteyi değiştirebilir. Örnek: Triklor etilen sıcak havada daha toksik olan fosgen ve Hidroklorik asit (HCI)‘e dönüşür. Tersine siyanürler nemli havada kısmen karbonatlara dönüşerek toksisiteleri azalır.
2-Maruz kalma şekli ve süresi :
Maddenin organizmaya giriş yolu, maruz kalma sıklığı ve süresi kimyasalların toksisitesini etkiler. Kimyasalın toksisitesi, absorbsiyon hızının en yüksek olduğu yolla en yüksek toksisite gösterir. Genellikle enjeksiyon yollarından damar içi  yolla hızlı etki görülür ve toksisite de en yüksektir. Maddenin diyetle verilmesi de toksisiteyi etkiler. Diğer yandan toksik maddenin verildiği zaman, mevsim, verilme süresi ve verilme sıklığı da biyolojik etki şiddetini değiştirir.
3-Maruz kalan şahsın fizyolojik özellikleri:
Kimyasala maruz kalan kişinin fizyolojik özellikleri de kimyasalların zehirli etkisinde belirleyici rol oynar.
Yaş: Yeni doğmuş çocuklarda bazı enzimler henüz oluşmadığı için bu tür enzimlerle detoksifiye olan kimyasalların toksik etkisi artar. İleri yaşlarda da bağırsak faaliyetleri ve absorbsiyon yavaşladığından ağız yoluyla alınan maddelerin etkisi gecikebilir. Genellikle yaşlı kimseler ilaç ve toksik maddelere karşı daha dayanıksızdırlar.
Beslenme: Yetersiz bir şekilde beslenen sıçanların DDT ve Kafeine daha duyarlı oldukları gösterilmiştir. Ayrıca yüksek proteinli ve karbonhidratlı besinler klinikte toksik maddelerle oluşan karaciğer harabiyetine karşı kullanılmaktadır. Bununla birlikte Monaminoksidazları inhibe eden ilaçların, etkisini artırdığından (Psikiyatri ilaçlarının) Triamin içeren peynir, şarap, bira ile birlikte alınması sonucunda şiddetli baş ağrısı, ense sertliği, hipertansiyon gibi yan etkiler görülür. Yağ dokuda biriken bazı kimyasallarda yağlı beslenme sonucu vücutta daha fazla tutulurlar.
Cinsiyet, Hamilelik, Genetik Faktörler : Bazı bireylerde doğuştan nedenlerle bazı enzim sistemlerinde eksiklik veya daha yüksek aktivite söz konusudur. Bu nedenle aynı maddeye farklı cevaplar verilir.
Ayrıca kişinin alkol kullanma alışkanlığı, uyuşturucu alışkanlığı veya bu tür ilaç kullanıp kullanmadığı da kimyasalların etkisini artırır.
4-Çevresel özellikler: (Fiziksel Ortam)
Çevresel faktörler ortamın sıcaklık, basınç, radyasyon durumunu içerir. Vücudun çevre sıcaklığı, toksisiteyi çeşitli şekillerde etkileyebilir. Örneğin işyeri ortasında bulunan sülfürik asit (H2SO4) partikülleri (mist) 0 °C (düşük sıcaklıkta) solunum yolları için daha fazla tahriş edicidir.  Genel olarak çevre sıcaklığı ile toksisitenin doğru orantılı olarak artacaktır. Çevredeki kimyasal kirleticiler toksisite üzerine (Bacagazları, endüstriyel atıklar vs.) ayrıca artırıcı etki yaparlar.
B-KİMYASALLARIN VÜCUDA GİRİŞ YOLLARI
Kimyasalların sağlık zararları vücuda bilinen üç yoldan girmekle meydana gelir
·      Solunum
·      Absorbsiyon  (deri veya gözlerden absorbe edilerek)
·      Sindirim (yiyerek, içerek)
Solunum yolu:
Kimyasallar işyeri havasında toz, sis, duman, gaz ve buhar şeklinde dağılmış olabilir ve solunabilir. Bu yolla bu maddelerin etki alanı içinde bulunan işçiler pek çok kaynaktan ortaya çıkan kimyasal karışımlara maruz kalabilirler.
Deri ve gözlerden absorbsiyon yolu:
Deriden emilme solumadan sonra en çok mesleki maruziyetin meydana geldiği yoldur. Özel önlem alınmamış ve uyarı bulunmayan bazı kimyasallara dokunulması veya bu maddelerle koruyucusuz çalışılması, işçilerin pek çok kimyasalın zararlı miktarlarına deri yolu ile maruz kalma riskini ortaya çıkarır. Deri yolu ile absorblanma genellikle sıvı haldeki kimyasalları için geçerli ise de, tozlarda eğer ter ile ıslatılırsa deriden emilebilir.
Bazı kimyasallar hiçbir etki uyandırmadan deriden geçebilir. Deride tahrişe neden olan sodyum hidroksit (NaOH), Hidroklorik asit (HCl), sülfürik asit (H2SO4) vb aşındırıcı maddelerin aksine herhangi bir tahriş hissedilmez. Bu da tehlikenin fark edilmemesine yol açabilir.
Toluen, seyreltik soda vb. maddeler tarafından derinin koruyucu dış tabakası zarar görebilir ve bu durumda benzen, anilin, fenol gibi başka kimyasallar da deriden kan dolaşımına geçer. Ayrıca gözler de sıçrama veya buhar şeklinde bulunan maddeleri absorbe ederler.
Sindirim yolu:
Solunan havada bulunan tozların yutulması, kimyasal bulaşmış ellerin temizlenmeden yemek yenilmesi, sigara içilmesi veya yanlışlıkla yutma yoluyla, gaz, toz, buhar, duman, sıvı veya katı maddeler vücuda sindirim yoluyla da girebilir.
Yukarıda belirtilen üç yolla vücuda giren kimyasallar dolaşım sistemine girerek bütün vücuda yayılır. Bu yolla sadece etkiye maruz kalan organ değil doğrudan bu etkiye hiç maruz kalmayan organları etkileyebilir ve plesenta yoluyla anne karnındaki bebeğe de geçebilir. Bütün bu yollarla vücuda giren kimyasallar çeşitli sağlık zararlarına neden olurlar.
C-HEDEF ORGANLAR
Kimyasallar vücuda girdikleri zaman lokal veya sistemik etkilere sebep olabilirler. Kimyasallar eğer kan dolaşımına geçer ve böylece vücudun tüm kısımlarına dağılırlarsa sistemik etkilere neden olurlar. Ancak kimyasalların toksik etkileri, tüm organlarda aynı değildir. Genellikle 1-2 organı etkilerler. Kimyasalların toksik etkilerini gösterdikleri bu organlar hedef organ olarak tanımlanır. Deri, merkezi sinir sistemi, kan dolaşım sistemi, karaciğer, böbrek, akciğer, kas ve kemik iliği en fazla hedef alınan organlardır.. 
Deri Vücuttaki en geniş organdır. 1.5-2 m² alan kaplar ve vücuda koruyucu örtü sağlar. Bir çok kimyasal vücuda deriden girerek kan dolaşımına etki eder.
Egzama, tahriş, iltihaplanma işe bağlı en önemli deri hastalıklarıdır. Bu hastalıklar kimyasal ile temas etme sonucu oluşan alerjik veya alerjik olmayan reaksiyonlar ile olabilir. Çok çeşitli renklendirici boyalar, metaller, nikel, krom, kobalt ve tuzları, organik ve metalik civa bileşikleri, bir çok akrilik monomerleri ve lastik katkı maddeleri deride hasar meydana getiren maddelerdir. Ayrıca nem ve ısı da kimi deri hastalıklarının oluşmasını etkiler
Akciğer: Toz, metal dumanı, çözeltilerin buharı ve aşındırıcı gazların ilk etkiledikleri organ akciğerdir. Formaldehit, kükürtdioksit, azotdioksit ve asit mistlerinin solunması akciğerleri tahriş ederek yaralar oluşturur ve solunum kapasitesini düşürür. Pek çok madde akciğerlerde allerjik reaksiyonlara neden olur. Örneğin, poliuretan plastiklerin üretiminde kullanılan toluendiososiyanat (TDI) ve yine karbomatlı insektisitlerin üretiminde kullanılan metilisosiyanat (MIC) gibi bazı maddeler alerjik reaksiyonlara neden olabilir.
Akciğerlerde alerjik reaksiyonlar bakteri ve mantara solunum yolu ile temasla da oluşabilir. Örneğin çiftçi akciğeri denilen hastalık, kuru saman veya şeker kamışına temastan dolayı gelişen bir olaydır.
Ayrıca pek çok kimyasalın solunabilir parçacıkları,  solunduğu zaman akciğerlerde birikir ve pnömokonyoz denilen hastalıklara sebep olur.
Merkezi Sinir Sistemi: Merkezi sinir sistemi organik çözücülerin tehlikeli etkilerine duyarlıdır. Bu çözücülerin pek çoğu birçok etkisinin yanında narkotik etkiye sebep olur, örneğin toluen, triklor etilen bağımlılık yapabilir, hekzan merkezi sinir sistemi felçlerine neden olabilir. Ayrıca kurşun, civa, mangan gibi ağır metallerde sinir sistemine etki eder. Malation, Paration gibi organofosforlu insektisitler de sinir sistemini etkileyerek paraliz (felç) lere neden olur.
Kan Dolaşım Sistemi: Çözücülerin zıt etkilerine hedeftir. Bilindiği gibi kan hücreleri kemik iliğinde oluşur. Benzen kemik iliğine etki ederek lenfosit hücrelerde mutasyona neden olur. Kurşun (Pb) ve bileşikleri de kan problemlerine neden olan kimyasallara klasik bir örnektir. Kurşun (Pb) eğer kana geçerse, eritrositlerde bulunan enzim aktivitelerini inhibe ederek  kronik kurşun Pb zehirlenmesine neden olur. Ancak bazı kimyasalların yoğunlaştığı organ ile toksik etkisini gösterdiği organ farklı olabilir. Örneğin klorlu hidrokarbon yapısındaki DDT, Aldrin, Dieldrin, Lindan gibi insektisitler lipitte çözünen maddeler olduğundan doğal olarak yağ dokusunda birikirler. Ancak toksik etkilerini kanda gösterirler. Bu nedenle vücuttaki  yağ oranı fazla olan kişilerde daha yüksek konsantrasyonda biriken bu maddeler enerji ihtiyacı halinde yağın kullanılması sırasında kana geçerek şiddetli toksik etkileri ortaya çıkar.
Karaciğer: Karaciğer kandaki istenmeyen maddeleri parçalayan ve arıtma görevi gören bir organdır. Karaciğer bozukluklarının belirtileri ancak çok ciddi hastalıklarda ortaya çıkar. Aflatoxin gibi doğal kaynaklı kimyasallar ile karbontetraklorür (CCl4), kloroform, vinilklorür vb. çözücüler, karbon sülfür, poliklorlubifeniller karaciğer için çok büyük tehlike oluşturan belli başlı kimyasallardır.
Böbrek: Vücudun boşaltım sisteminin bir bölümüdür. Vücudun çeşitli organlarında dolaşmış olan kandaki atık maddelerin dışarı atılmasını sağlar. Ayrıca vücudun elektrolit dengesi ve kandaki asit seviyesini ayarlar. Karbontetraklorür (CCl4) böbreklerin fonksiyonunu bozan ve tahriş eden en zararlı kimyasallardan biridir. Ayrıca böbreğe zarar veren maddelerin başında Civa (Hg), kadmiyum (Cd), Krom (Cr), Demir (Fe), Altın (Au) gibi ağır metaller gelmektedir.
Bir kimyasalın zehir etkisi gösterebilmesi kendisinin veya metabolitinin “yeterli miktarda” etki yerine ulaşması ve belirli süre burada bulunmasına bağlıdır. Ayrıca toksik etki şiddeti yani toksisitesi bu etki yerindeki miktarı ve kalma süresi; absorbsiyon, dağılım, biyotransformasyon ve atılım hızlarına bağlıdır.
Toksikokinetik çalışmalar bu metabolitik olayları niceliksel olarak inceler. Matematik modellerin kullanılması ile yapılan araştırmalara dayanarak bir kimyasalın vücutta biriken miktarı, kalma süresi (biyolojik yarılanma ömrü) ve böylece zararlılık derecesi saptanabilir.
D-KİMYASAL ETKİLEŞİMLERİ
Aynı anda organizmaya giren iki kimyasal birbirinin fizyolojik etkisini 3 şekilde etkileyebilir.
·         Bağımsız etki
·         Sinerjik etki
·         Antagonizma
Bağımsız etki
Her iki madde birbirinden tamamen ayrı bağımsız fizyolojik etkide bulunabilir.
Sinerjik etki
Aynı organda aynı yönde ve aynı şekilde etki ediyorlarsa “Sinerjik etki” ortaya çıkar. Sinerjik etki Additif etki veya potansiyalizasyon şeklinde görülür.
Additif etki: Organizmaya giren ve aynı yönde etki gösteren 2 kimyasalın toplam etkisi bunların bir birlerinden ayrı iken gösterdikleri toksikolojik etkinin toplamına eşittir. (1+1=2). Örnek: Organafosforlu insektisitler dialipos, naled ve paration gibi maddeler temas edildiğinde görülen toplam etki her bir kimyasala tek tek maruz kalındığında görülen etkinin toplamıdır.
Potansiyalizasyon: Bir kimyasal, diğerinin etkisini arttırır. Böylece birinci madde potansiyatör olarak etki eder ve toplam etkide her iki kimyasalın kendi etkilerinin toplamından fazladır (1+1=4). Asbeste maruziyetle birlikte sigara içiminde görülen akciğer kanseri asbeste maruziyet sonrası içenlerde içmeyenlere göre 40 defa fazladır. Yine; Triklor etilen ile birlikte strene maruziyet sonucu görülen etki herbirinin tek tek etkisinden fazladır. Civa’ nın toksik etkisi bakır tarafından potansiyalize edilir.
Başka bir Örnek; Paration zehirlenmesinde tedavi olarak 2 PAM iyodur kullanıldığında paration letal dozu 2 kat artarken, 2PAM iyodur ile atropin birlikte verildiğinde paration’un letal dozu 128 kat artar.
Bazı durumlarda bir madde tek başına zarara sebep olmaz, ama başka bir kimyasalın toksik etkisini artırabilir (0+1=3). Örnek: Yaygın kullanılan çözücülerden olan isopropanol’ un karaciğere hasarı yoktur. Ancak CCI4 ile birlikte olduğunda CCI4 ün karaciğere yaptığı hasarı arttırır.
Antagonizma Bir kimyasalın etkisi başka bir kimyasal tarafından ortadan kaldırılabilir (1+1=0). Yani iki maddeden biri diğerine zıt etki edebilir. Bu etkiden zehirlenmelerde antidotunu bulmak için yararlanılır. Endüstride ise n-Hegzan ile toluene birlikte maruziyette toluen’ in etkisi karma fonksiyonlu oksidazları (KFD) inhibe ettiğinden ve n-Hegzan’ın biyotransformasyonu da karma fonksiyonlu oksidazlar tarafından gerçekleştirildiğinden n-Hegzan’ ın toksik etkisi görülmez.
E-SAĞLIK ZARARLARINA NEDEN OLAN KİMYASALLAR VE VERDİKLERİ ZARARLAR
Kimyasalların sağlığa verdikleri zararlar başlıca dokuz ana başlıkta toplanmıştır. Ancak genel olarak kimyasalların tek bir zararından söz edilemez, Bir kimyasalın birden çok sağlık riski olduğu gibi aynı zamanda güvenlik riskleri de olabilmektedir. Bu nedenle bir kimyasalın sağlık riskinden söz ediliyorsa, sağlığa en olumsuz etkisine göre, güvenlik riskinden söz ediliyorsa güvenlik açısından en riskli olduğu duruma göre sınıflandırılmalı ve önlemler de buna göre belirlenmelidir. Örneğin muhtemel kansorejen veya mutajen bir madde ile çalışma söz konusu olduğunda maddeyi kanserojen veya mutajenik kabul etmek gerekmektedir.
Ø   Çok toksik veya toksik,
Ø   Zararlı,
Ø  Aşındırıcı,
Ø  Tahriş edici
Ø  Duyarlılık yaratan veya alerjik tepkileri provake eden
Ø  Kanserojen
Ø  Üremeyi etkileyen
Ø  Genetik olmayan doğum anormalliklerine sebep olan maddeler
Ø  Mutajenik etkileri olanlar
1-Toksik (Çok toksik, toksik, zararlı) maddeler
Solunduğunda deri yoluyla absoblandığında veya yutulduğunda vücudun çeşitli organlarında birikerek meslek hastalıklarına sebep olabilen kimyasallardır. En önemli etkilenme yolu tozlarının, buharlarının, havadaki sis halinde dağılmış partiküllerinin solunum yoluyla vücuda girmeleri sonucu görülür. Etkileri kimyasala göre önemli değişiklikler göstermektedir, Tedavi edilebilir meslek hastalıklarından kanserojen ve mutajen etkilerine kadar değişebilen özellikler gösterirler. Bu maddeler ile ilgili olarak “Kimyasal Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik” ekinde mesleki maruziyet listeleri ile “Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü  Ekinde” yükümlülük süresi belirtilmiştir. 
Ayrıca Kimyasal Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik’te bu maddelerle çalışılan işyerlerinde diğer kayıtlarla birlikte sağlık kayıtlarının da işyerinde saklanması, işyerinde faaliyetin sona ermesi durumunda kayıtların Bakanlığa verilmesi gerektiği belirtilmektedir. 
2-Tahriş Ediciler ve Duyarlılaştırıcılar(Alerjenler)
Tahriş ediciler: Bir deri tahriş edici, yeterli zaman ve konsantrasyonda uygulandığında hücre hasarı yapma yeteneğinde maddelerdir.
Güçlü tahriş ediciler tek bir maruziyet sonunda görülebilir, deri hasarını, akut tahrişli temas egzamasını veya hatta kimyasal yanıkları bile provoke edebilir. Güçlü tahriş ediciler için kuvvetli asit ve bazlar ( H2SO4, HCl, NaOH vb) örnek olarak verilebilir.
Zayıf tahriş ediciler aylar hatta yıllar süren birden çok maruziyet gerektirir ki bu da kronik veya kümülatif tahrişli temas egzaması olarak sonuçlanır. Kronik temas egzaması genellikle zayıf tahriş edicilerin birlikte etkili olmasıyla, aynı anda veya sıra ile meydana gelebilir. Kronik tahriş ediciler geniş bir gruptur; yaygın mesleki örnekleri: zayıf asitler ve alkaliler, sabunlar, deterjanlar, organik çözücüler, su bazlı metal sıvılar (çözünebilir yağlar), seyreltici ve oksitleyici maddeler. Mekanik friksiyon da kronik bir tahriş edici olarak davranabilir.

Kimyasal Yanıklar: Kimyasala bir kez, genellikle kısa süreli maruziyetten kaynaklanır. Kimyasal yanıklar, çoğunlukla organik ve inorganik asitler ve alkalilere kaza ile maruziyetten kaynaklanır.

Karbon disülfit, petrol damıtma ürünleri (benzin, kerosen), kömür katran çözücüleri (ksilol, toluol, benzen), turpentin, klorlu hidrokarbonlar (metilen klorit, trikloretilen, freon), Alkoller  (metilalkol,etilalkol) vb gibi
Duyarlılaştırıcılar: Bir deri duyarlılaştırıcı (allerjen) alerjik temas egzamasına neden olma yeteneğindeki bir maddedir. Deri duyarlılaştırıcılar öncelikle bariyer tabakayı delerek ve hücresel veya gecikmiş bağışıklık olaylar zincirini uyararak temas duyarlılaştırma olarak bilinen bir prosese neden olur.
Krom tuzları gibi bazı maddelerin hem tahriş edici hem de duyarlılaştırıcı olarak etkilerine rağmen bir deri duyarlılaştırıcısının aynı zamanda bir deri tahriş edicisi olması gerekmez. Birkaç bin temas duyarlılaştırıcısı bilinmektedir; Kromatlar, epoksi reçineler ve onların sertleştirici ajanları, akrilik reçineler, formaldehid, sert keresteler ve bitkiler (krizantem gibi) yaygın mesleki örneklerdir..
Renk değişimi ve lekeler: Ağır metallerden ( gümüş, cıva, arsenik gibi) kaynaklanan kronik zehirlenme deride renk değişimi oluşturabilir
Hasar mekanizmaları
Bir mesleki dermatozun oluşması için önce bir maddenin derinin üst yüzeyini delmesi ve sonra daha alttaki savunmasız deride bir tepki başlatması gerekmektedir.
Maddenin doğası ve maruziyetin derecesi, süresi ve sıklığı özellikle bir maddenin ne kadar deri hasarına yol açtığının diğer önemli belirleyicileridir. Bariyer tabakasının susuz kalması veya aşırı sıvı biriktirmesi gibi çalışma çevresindeki yüksek veya düşük neme bağlı olan diğer faktörlerle deri delinmesi ve dolayısıyla deri hasarına bireysel duyarlılık artacaktır.
Sanayide en fazla kullanılan Tahriş Ediciler ve Duyarlılaştırıcılar
Metal Çalışma Sıvıları: Hemen her sanayi sektöründe metalleri kesen, öğüten ya da işleyen kesme yağları veya kesme sıvılarının geniş kullanım alanı vardır. Kullanılan miktarlar ölçülebilecek değerin çok üzerindedir ve çoğu makinede tekrar kullanılır.
Asitler: İnorganik asitler:İnorganik asitler karbon hariç bir daha fazla elementle hidrojenin yaptığı bileşiklerdir. Sanayide en yaygın kullanılanları hidroklorik asit, sülfirik asit, perklorik asit ve sülfamik asit olarak sayılabilir Sanayide metal, ağaç, tekstil, boya, petrol, fotoğrafçılık sanayi vb gibi çok geniş bir kullanım alanları vardır.
İnorganik asitler yüksek konsantrasyonlarda aşındırıcıdırlar, deri veya mukoza ile temas ettiklerinde vücuttaki hücrelerde tahribata ve yanıklara neden olurlar. Özellikle gözler için kaza riski oluştururlar. Buharları veya sisleri solunum sistemi için tahriş edicidir. Tahrişin derecesi konsantrasyonlarına bağlıdır. Dişlerde erozyona ve renk değişimine sebep olabilirler. Tekrarlanan deri temasında dermatitlere neden olabilirler. Yanlışlıkla yutulması veya içilmesi durumunda sindirim borusu  ve midede ciddi derecede tahrişe neden olurlar ve iç organlarda tahribat yaparlar, hemen müdahale edilmediğinde ölüme sebebiyet verebilirler. Bazıları da sistemik toksik etkiye sahiptirler.
Tıbbi gözetim: Çalışanlar işe başlamadan önce ve periyodik olarak sağlık kontrollerinden geçirilmeli, bu kontroller; kronik solunum yolları, sindirim ve sinir sistemi rahatsızlıkları ile göz ve deri hastalıklarını içermeli ayrıca dişlerin durumu kontrol edilmelidir.
Organik asitler ve anhidritleri
Kimyasalların büyük bir kısmını organik asitler ve türevleri oluşturur. Hemen hemen her türlü üretimde kullanımları vardır. Organik asitler plastikler, tekstil, kağıt, metal, ilaç, yiyecek, içecek, kozmetik sanayinde kullanılırlar. Aynı zamanda parfümlerde, otla mücadele ilaçları, boyalar, yağlama maddeleri, ve temizleyicilerde kullanılır.
Organik asitlerin kimyasal yapıları çok değişik olduğundan çok değişik tipte toksik etkileri vardır. Öncelikle tahriş edicidirler, bu tahriş etkileri sudaki ve asitlerde ki çözünürlüklerine göre değişir. Bazıları kuvvetli mineral (inorganik) asitler gibi hücre tahribatına da yol açarlar. Duyarlılık da oluştururlar ancak bu etki asitlerden çok anhidratlarda görülür.
Halojenli asetik asitlerin reaktiflikleri çok fazladır, bunlar klorasetik asit, dikloroasetik asit, (DCA), trikloroasetikasit (TCA), bromoasetik asit, iyodoasetik asit, fluoroasetik asit ve trifloraasetik asit (TFA)’i içerir. Halojenli asetik asitler mukozalarda, deride ve enzim sistemi ile etkileşim yaparak vücutta zararlara yol açarlar. Kullanımda sıkı güvenlik önlemleri alınması, kapalı sistemlerde kullanılması gerekir. Kişisel koruyucu kullanmak gerekir. 
Anhidritler:
Asit anhidritleri iki molekul asitten bir molekül su çıkarılması ile geriye kalan maddeye denir Asit anhidritleri de plastik, patlayıcılar, parfümler, poliester reçinelerin yapımı, pestisitler, boyalar, laklar,vb çok geniş alanda kullanılırlar.
Meydana geldikleri asitlerden daha yüksek kaynama noktasına sahiptirler, buharları göz için asitlerinden daha tehlikelidir ve kronik konjaktivitlere sebep olabilirler. Vücut hücreleri ile temas ettikleri zaman hidrolize olurlar  ve genellikle duyarlık oluştururlar ancak hidrolize olma hızları yavaştır.
Pitalik asit ve anhidritinde konjuktivitler, burun mukozasında duyarlık kaybı, öksürük, bronşit ses kısıklığı görülebilir. Astım, alerjik dermatitler, vb şikayetler bilinmektedir.
Mukozaları ve solunum sistemini etkilemesini önleyecek tedbirler alınmalı, mesleki maruziyet sınır değerlerinin aşılmamasına özen gösterilmeli, hijyen kurallarına dikkat edilmelidir. Gözleri ve solunum yollarını koruyan koruyucular kullanılmalı ve iyi havalandırma sağlanmalıdır
Alkaliler
Baz veya kostik olarak da bilinirler. Amonyak, amonyum hidroksit,kalsiyum hidroksit, potasyum hidroksit, karbonat, sodyum karbonat, sodyumhidroksit, sbodyumperoksit, sodyum silikat, trisodyum fosfat en fazla bilinen ve kullanılan alkali maddelerdir. 
Genel olarak  katı veya konsantre sıvı olarak  dokulara pek çok asitten daha fazla zarar verebilirler. Serbest kostik tozları, gözler ve solunum yolları için tahriş edicidir, burun ve geniz bölgesinde lezyonlara neden olabilirler. Kuvvetli bazlar dokularla birleşerek albüminatları ve doğal yağlarla birleşerek sabunu oluştururlar. Böylece dokuyu yumuşatarak çözünebilir yapı oluştururlar ve derin ve acılı harabiyet meydana getirirler. Kuvvetli bazlar seyreltik çözeltilerinde bile derideki yağ tabakasını eriterek ve çözerek derinin koruyucu tabakasına zarar verirler. Ortamda bazlar varsa bunlarla ilk temasta tahriş etkisi hissedilir, ancak zamanla fark edilmez hale gelir. Çalışanlar böyle bir atmosferde herhangi bir rahatsızlık duymadan bir süre çalışabilirler, ancak daha sonra öksürük, ve boğaz ağrısı burunda tahrişler görülmeye başlar.
Bu grup içinde sodyum ve potasyum hidroksit en fazla reaktif olandır Sodyum ve potasyum hidroksit hem katı hem sıvı halde özellikle gözler için çok tehlikelidir, Bunlar kuvvetli bazlar olarak dokulara zarar verirler ve ciddi kimyasal yanıklara neden olurlar. Toz veya mistlerinin (sis) solunması solunum sisteminde , yutulması ise sindirim sisteminde ciddi hasara neden olur.
Kolartalar ve perkloratlar
Kloratlar ve perkloratlar klorik asit (HClO3 ) ve perklorik asit (HClO4)ün tuzlarıdır. Tozları solunursa veya yutulursa öksürüğe, baş dönmesine, bayılmalara, anemiye neden olabilir. Perkloratlar solunum ve sindirim yoluyla vücuda girebilirler, deri, göz ve mukozalar için tahriş edicidirler, karaciğer ve böbreği etkileyebilirler, anemiye neden olabilirler
Karbonatlar ve bikarbonatlar
Karbonatlar; kalsiyum karbonat (CaCO3), magnezit (MgCO3), sodyum karbonat (NaCO3), sodyum bikarbonat (NaHCO3) ve potasyum karbonat (K2CO3). dır.
Karbonatlar (CO3) ve bikarbonatlar (HCO3)  lar suda çözünürler ve bazik reaksiyon verirler. Asitlerle reaksiyonda karbondioksit CO2 açığa çıkarırlar. Alkali karbonatlar deri için tahriş edicidirler,
3-Kanserojenler-Mutajenikler- Üreme için toksik maddeler
Kanserojenik Etki : Kanser vücuttaki hücrelerin yeteri derecede farklılaşmaya uğramaksızın kontrolsüz ve hızlı bir şekilde bölünmesi ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Kanser oluşturabilen kimyasal bileşiklere kanserojen denir. Genellikle kanserojen bir kimyasala  maruz kaldıktan sonra kanser (tümör) oluşumu için bir süre geçmesi gerekir. Bu süreye Latent dönem denir. Örneğin; bu süre radyasyonun oluşturduğu lösemi için 4-6, asbestin oluşturduğu akciğer zarı kanseri  için 30-40 yıldır.
İnsanda kansorejen olan maddeler dört başlık altında sınıflandırılırlar.
·         Kanserojen olduğuna dair yeterli kanıt olanlar: Etkenle maruziyete dayanan nedensel ilişki kurulması esas alınmıştır. Maruziyete bağlı kanser oluşumuna dayalı pozitif ilişki kurulan gözlemlere dayandırılmıştır. Biasları içermez.
·         Kanserojen olduğuna dair sınırlı kanıt olanlar: Etkenle olan maruziyet sonucu pozitif ilişki olmasına rağmen biasları da içermektedir.
·         Kanserojen olduğuna dair yetersiz kanıt olanlar: Maruziyete bağlı kanser gelişimi ile ilgili yetersiz kalitede veri olanlar ya da hakkında kanıt olmayanlar bu gruptadır
·         Kanserojen olmadığına dair  kanıt olanlar Üzerinde bir çok çalışma yapılmış olmasına rağmen maruziyete bağlı olarak insanda kanser gelişimine dair kanıt olmayanlar bu gruba alınmıştır. Çok çok az bir risk bile içermeyenleri barındırmaktadır
Kanserojen maddeler hakkında üzerinde tümüyle anlaşma sağlanmış bir liste bulunmamaktadır. Ancak kimyasalın kanserojen olma riski varsa buna göre değerlendirilmeli ve önlem alınmalıdır.
Mutajenik Etki : Bir kimyasal bileşiğin hücre çekirdeğindeki DNA üzerinde kalıcı yapı değişikliği oluşturması mutasyon olarak tanımlanır. Mutasyon gamet (üreme) hücrelerinde oluşmuş ise dölden döle geçer. Somatik hücrelerde oluşmuş ise oluşan hasar bireye özgüdür.
Örneğin allyl chloride ( C3H5Cl), allyl glycidyl ether (C6H10O2) ethyl mercury chloride (C2H5ClHg) acrylamide (CH2=CHCONH2) muhtemel mutajenik maddeler olarak kabul edilmektedir.
Teratojenik Etki : Kimyasal bileşiğin gebeler tarafından alındıklarında plasentadan fetal dolaşıma geçerek doğacak yavruda deformasyon oluşmasına denir. Bu etkiyi oluşturan kimyasallara teratojen denir. İnsan embiryosu özellikle ilk 3 ayda teratojenlere hassatır. Çünkü bu dönem embiryo hayatının en önemli en dinamik dönemidir. Dakikalara sığan morfolojik değişmeler söz konusudur. Bu dönemde teratojenik etkili ilaçlar veya kimyasallar gebe kadın tarafından alındıkları ve plasenta yolu ile embiryoya geçtiği anda en aktif durumda olan organ veya doku, teratojenik etki yönünden hedeftir.
Nickel carbonyl , benzo(a)pyrene , 1,3-butadiene muhtemel teratojenler olarak kabul edilirler.
Doğurganlık üzerine Etki: Kimyasal bileşiğin doğurganlık yeteneği üzerindeki etkisini ifade eder. Solunduğunda, ağız yoluyla alındığında, deriye nüfuz ettiğinde erkek ve dişilerin üreme fonksiyon ve kapasitelerini azaltan ve/veya doğacak çocuğu etkileyecek kalıtımsal olmayan olumsuz etkileri meydana getiren veya olumsuz etkilerin oluşumunu hızlandıran maddelerdir.
İmmunotoksik Etki : Kimyasal bileşiğin immun (bağışıklık) sistemi üzerinde oluşturduğu etkidir. Bu etkiler ya bağışıklık sisteminin baskılanması ki buna immunosupresion da denir, veya tahrik edilmesi immuno potansiyalizasyon (allerji vb hastalıkları kapsar) olarak ikiye ayrılır.

F- BİYOLOJİK İZLEME

İş sağlığının hedefi; çalışanların tehlikeli kimyasallara maruziyetinin herhangi bir olumsuz ya da toksik etkiye neden olmayacak sınırlarda tutmaktır. Bu nedenle işyeri ortamından numuneler alınarak maruziyetin değerlendirilmesi gerekir. Analitik kimyadaki gelişmelerle birlikte kişinin etkilenme derecesinin değerlendirilmesi için çevresel ölçümlerle birlikte kullanılacak biyolojik izleme ölçümlerinin geliştirilmesi önem kazanmıştır.
Biyolojik izleme, doku, salgı, dışkı, solunan hava ya da bunların kombinasyonundaki madde ya da metabolitlerinin uygun referanslarla karşılaştırmalı olarak maruziyet ve sağlık risklerinin değerlendirilmesi için ölçülmesi ve değerlendirilmesidir. Bu aktivite önleyici bir eylem olup tanı işlemlerinden farklıdır.
Biyolojik izleme, kişisel maruziyet değerlendirmesinin yöntemi olarak önerilmeden önce toksikokinetik ve toksik kimyasalların metabolizmaları ile ilgili yeterli bilgi edinilmelidir. Biyolojik izlemenin yanısıra maruziyetin tam olarak değerlendirilmesinin sağlanması için çevresel izleme de yapılmalıdır.
Ortam havasından yapılan ölçümler hijyenik standartlarla karşılaştırılabilir. Doz-etki ve doz-tepki ilişkileri ne kadar iyi biliniyorsa doğru değerlendirme olasılığı da o kadar yüksek olacaktır. Doz-etki ve doz-tepki ilişkileri ile ilgili bilgi, toksik etkilerin önlenmesinde biyolojik izleme sonuçlarının yorumlanması için önkoşul olmasına rağmen kanseri önleme konusunda durum farklıdır. Toksik etkiler genellikle belli eşik değerlerinin üzerinde görülürken çoğu kanserojen madde için bu geçerli değildir.
Havadaki konsantrasyonlar genellikle zaman ve yer ile değişkendir. İş yükü solunan hava hacmini önemli oranda değiştirir ve birçok kimyasal için emilen miktar doğrudan solunan miktar ile bağlantılıdır. Ayrıca birçok kimyasal deriden absorblanmaktadır ve bu maruziyet yolu genel olarak havadaki kimyasal konsantrasyonu ile bağlantılı değildir. Çeşitli tozların partikül büyüklükleri hava yollarındaki hareketleri dolayısıyla emilimi önemli oranda etkilemektedir. Kişisel çalışma alışkanlıkları farklılık gösterdiğinden benzer koşullarda farklı kimyasal miktarı absorblanmaktadır. Ayrıca kişisel koruyucular da vücuda alımını etkilemektedir.
Biyolojik izlemenin çok önemli özelliklerinden biri, kimyasalların vücuttaki olası birikmelerinin tek hesaplama yolu olmasıdır. Bu nedenle endüstriyel hijyen ölçümleri ve biyolojik izleme maruziyet ve kimyasalın vücuttaki miktarının hesaplanması için en iyi kombinasyonu oluşturur.
Sonuç izleme, maddenin kendisi ya da metaboliti yerine bazı spesifik veya yarı spesifik etkinin ölçülmesidir. Kimyasalın erken etkilerinin izlenmesi kimyasalın olumsuz sağlık etkilerinin önlenmesi bakımından önemlidir. Burada sadece alınan kimyasalın miktarı değil aynı zamanda bireysel farklılıklar da dikkate alınmalıdır. Bu arada izlemenin dayandığı etki olumsuz da olmayabilir( eritrositlerdeki çinko protoporfirin konsantrasyonunun yükselmesi gibi). Ayrıca izlenen birçok etki olaya özgü veya tipik değildir yoksundur; eritrositlerdeki çinko proroporfirin düzeyi demir eksikliği anemisinde de yükselmektedir. Etkilerin ölçümü genellikle biyolojik izleme olarak değerlendirilmemeli, daha çok sağlığı izlemenin bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Uygulamada biyolojik izleme ve sağlığı izleme işçi sağlığını koruma sürecinde süreklilik oluşturmaktadır.
G-İŞÇİLERİN SAĞLIK GÖZETİMİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR :
Kanserojen veya mutajen maddelere maruz kalanların sağlık durumunu izlemekle görevli hekim ve diğer sağlık görevlileri, maruziyet koşullarını bilmeli işçilerin sağlık durumunun izlenmesi, iş hekimliği prensip ve uygulamalarına göre yapılmalı ve aşağıdaki hususları da içermelidir.
*      İşçilerin mesleki ve tıbbi öz geçmişleri ile ilgili kayıtların tutulması.
*      İşçilerle kişisel görüşmeler yapılması.
*      Mümkün olduğu hallerde biyolojik kontroller yapılması, erken teşhis ve tedavinin sağlanması.
*      Sağlık gözetimi yapılan her bir işçide, iş hekimliğindeki en son tıbbi bilgilere göre gelişmiş testler uygulanması.
H -MEVZUATTA KİMYASALLARA AİT TANIMLAR
Mevzuatımızda kimyasallarla ilgili olarak verilen tanımlamalar aşağıda verilmiştir.
Çok toksik madde : Çok az miktarlarda solunduğunda, ağız yoluyla alındığında, deri yoluyla emildiğinde insan sağlığı üzerinde akut veya kronik hasarlara veya ölüme neden olan maddelerdir.
Toksik madde : Az miktarlarda solunduğunda, ağız yoluyla alındığında, deri yoluyla emildiğinde insan sağlığı üzerinde akut veya kronik hasarlara veya ölüme neden olan maddelerdir.
Zararlı madde : Solunduğunda, ağız yoluyla alındığında, deri yoluyla emildiğinde insan sağlığı üzerinde akut veya kronik hasarlara veya ölüme neden olan maddelerdir.
Aşındırıcı madde : Canlı doku ile  temasında, dokunun tahribatına neden olabilen maddelerdir.
Tahriş edici madde : Mukoza veya cilt ile direkt olarak ani, uzun süreli veya tekrarlanan temasında lokal eritem, eskar veya ödem oluşumuna neden olabilen, aşındırıcı olarak sınıflandırılmayan maddelerdir.
Alerjik madde : Solunduğunda, cilde nüfuz ettiğinde aşırı derecede hassasiyet meydana getirme özelliği olan ve daha sonra maruz kalınması durumunda karakteristik olumsuz etkilerin ortaya çıkmasına neden olan maddelerdir.
Kanserojen madde : 1-Solunduğunda, ağız yoluyla alındığında, deriye nüfuz ettiğinde kanser oluşumuna neden olan veya kanser oluşumunu hızlandıran maddelerdir.
2.  Üreamin üretimi.
Kömür kurumu, kömür katranı ve ziftinde bulunan polisiklik hidrokarbonlara maruziyete neden olan işler.
Bakır-nikel cevherinin kavrulması ve elektro rafinasyonu işleminde açığa çıkan toz, duman ve mistlere maruziyete neden olan işler.
Kuvvetli asit prosesi ile isopropil alkol üretimi.
Sert odun tozuna maruziyete neden olan işler de belirtilen maddeler, işlemler ve bu işlemler sırasında ortaya çıkan maddelerdir
Kansorejen mutajen kimyasal maddelerle ilgili mesleki maruziyet sınır değerleri

Maddenin adı

EINECS

CAS
Sınır Değerler

Açıklama
mg / m3
ppm
Benzen
200-753 -7
71-43-2
3.25 (5)
1 (5)
Deri (6)

Vinilklorür monomeri
200-831
75-01-4
7.77 (5)
3 (5)
----

Sert ağaç tozları
--------
--------
5.0 (5) (7)
----
----

Mutajen madde : Solunduğunda, ağız yoluyla alındığında, deriye nüfuz ettiğinde kalıtımsal genetik hasarlara yol açabilen veya bu etkinin oluşumunu hızlandıran maddelerdir.
Üreme için toksik madde : Solunduğunda, ağız yoluyla alındığında, deriye nüfuz ettiğinde erkek ve dişilerin üreme fonksiyon ve kapasitelerini azaltan ve/veya doğacak çocuğu etkileyecek kalıtımsal olmayan olumsuz etkileri meydana getiren veya olumsuz etkilerin oluşumunu hızlandıran maddelerdir.
Mesleki maruziyet sınır değeri : Başka şekilde belirtilmedikçe, 8 saatlik sürede, çalışanların solunum bölgesindeki havada bulunan kimyasal madde konsantrasyonunun zaman ağırlıklı ortalamasının üst sınırıdır.
Solunum bölgesi : Merkezi, kişinin kulaklarını birleştiren çizginin orta noktası olan 30 cm yarıçaplı kürenin, başın ön kısmında kalan yarısıdır.
Biyolojik sınır değeri : Kimyasal maddenin, metabolitinin veya etkilenmeyi belirleyecek bir maddenin uygun biyolojik ortamdaki konsantrasyonunun  üst sınırıdır.
Sağlık gözetimi : Çalışanların belirli bir kimyasal maddeye maruziyetleri ile ilgili olarak sağlık durumlarının belirlenmesi amacıyla yapılan değerlendirmelerdir.
Tehlike: Bir kimyasal maddenin yapısal özelliği nedeni ile zarar verme potansiyelidir.
Risk : Kimyasal maddenin zarar verme potansiyelinin çalışma ve/veya maruziyet koşullarında ortaya çıkması olasılığıdır.
EINECS: (European Inventory of Existing Commercial Chemical Substances) Kimyasal maddelerin Avrupa envanteri.
CAS:Kimyasal maddelerin servis kayıt numarası.
IUPAC (International Union of Pure and Applied Chemistry) Adı: Kimyasal maddenin, "Uluslararası Temel ve Uygulamalı Kimya Birliği"nce verilen adını,
TWA: 8 saatlik referans zaman dilimine göre ölçülen veya hesaplanan zaman ağırlıklı ortalama.
STEL: Başka bir süre belirtilmedikçe, 15 dakikalık sürede maruz kalınan, aşılmaması gereken limit değer.
mg/m3:20 OC  sıcaklıkta ve 101,3 KPa. (760 mm cıva basıncı) basınçtaki  1 m3 havada bulunan maddenin miligram cinsinden miktarı.
ppm:1 m3  havada bulunan maddenin mililitre cinsinden miktarı (ml/m3).


II- GÜVENLİK RİSKLERİ
Kimyasalların sağlık riskleri olduğu kadar yangın, parlama patlama vb zararlı etkileri de bulunmaktadır. Güvenlik açısından tehlikeli kimyasallar aşağıdaki gibi sıralanabilir.
·                          Yanıcı maddeler

·                          Parlayıcı maddeler

·                          Patlayıcı maddeler

·                          Oksitleyici (oksidan) maddeler

·                          Birbirleriyle reaksiyona girenler
·                          Suya duyarlı maddeler
A) KİMYASALLARIN GÜVENLİK RİSKLERİ
Yanma 
Yanıcı bir maddenin yakıcı bir maddeyle birleşmesi sonucunda dışarıya ısı vermesine neden olaya yanma, kimyasal ve fiziksel değişimleri içeren bir oksitlenme reaksiyonun sürecini tarif eder İstenmeden başlayarak tehlike doğuran, söndürülmesi zor neticesinde maddi manevi zarar veren ateşe de yangın denir. Yangın ve yanma pek çok şekilde tarif edilir.
Yanma için maddenin bir oksijen kaynağı ile reaksiyona girmesi ve yanmanın başlaması için ateşleme gerekir. Genellikle ortamın ısıtılması yanma reaksiyonun başlaması için gerekli ateşlemeyi sağlar. Meydana gelen reaksiyon genellikle eksotermik (ısı veren) bir reaksiyondur, bu da yanmanın devamı için gerekli ısının sağlanması anlamına gelir. Bu reaksiyon genellikle görünebilir alevle birlikte devam eder.
Sıvıların ve katıların alev alabilmesi için de üzerlerinde yanabilen buharların oluşması gerekir. Sıvı ve katıların yüzeyin oluşan buharlar ve gazlar havanın oksijeni ile karışarak yangının iki önemli bileşenini oluştururlar.
Parlama
Kolay alev alabilen maddelerin (parlayıcı maddeler) buhar veya gazlarının hava ile belli oranda ki homojen karışımları, maddenin çok kolay alev alarak hızla yanmasına sebep olur ki bu tür yanma olayına parlama denir.
Normal şartlar altında buharlaşabilen veya gaz halinde bulunan ve tutuşma noktası (alev alma sıcaklığı) düşük olan sıvı ve gazlara parlayıcı madde denir.
Patlama 
Çok hızlı bir gaz genişlemesi ile ve genellikle ısı açığa çıkmasıyla meydana gelen bir kimyasal reaksiyon veya değişimdir.
Patlama çevresindeki ortamda bir şok dalgası oluşturur. Genel olarak patlamalar kapalı yerlerde meydana gelir. Kapalı bir yerde bir tank içerisinde veya bir bina içerisinde yanabilecek bir gaz veya parlayıcı sıvı buharı olduğu zaman, çok küçük bir kıvılcım ile tutuşur. Alev tutuşma noktasından başlayarak süratle kapalı hacım içinde yayılır. İçeride bulunan gazın sıcaklığı artar ve gaz genleşir. Genleşen gaz ileriye doğru basınç dalgaları şeklinde hareket ederek alevin önündeki gazı sıkıştırır ve gaz sıkışma sonucu daha fazla ısınır. Alev bu sıkışan bölüme ulaştığı zaman burada da büyük bir hızla yanmaya devam eder. Yanmanın olduğu yer kısmen veya tamamen kapalı olduğu için, yanmanın en yüksek hıza eriştiği zaman patlama olur
Toz ve halindeki katı parçacıkların da havayla (oksijenle belirli oranları patlayıcıdır. Eğer ateşleyici bir kaynak varsa bu parçacıklar patlama ile yanmaya başlarlar ve civardaki toz ve hava karışımlarını da ateşleyerek seri patlamalar haline dönüşebilirler.
Bir tozun patlaması için yanabilir olması gerekir ancak her yanıcı toz patlar anlamına gelmez. Patlama içinde parlamada olduğu gibi belirli konsantrasyon limitleri vardır ki buna patlama aralıkları denir. Bu aralıkların altındaki ve üstündeki konsantrasyonlarda patlama olmaz.
Tanımlardan da anlaşıldığı gibi maddelerin yanma ve patlama özellikleri onların alev alma noktalarına yani parlama noktalarına bağlıdır. Parlama noktası düştükçe yangın tehlikesi artar. Atmosfer sıcaklığından daha düşük parlama noktasına sahip sıvılar ısının etkisi ile büyük miktarlarda buhar oluştururlar.
B-GÜVENLİK RİSKİ YARATAN KİMYASALLAR
YANICI MADDELER
Yanma noktası 93-94 oC veya altında olan maddelerdir
PARLAYICI PATLAYICI MADDELER
Patlayıcı maddeler;
1) Isı, çarpma, sürtünme vb. etkiler sonucunda çok hızlı kimyasal reaksiyona girerek ısı ve gaz  meydana getirerek kimyasal değişime uğrayan veya yanan maddelerdir.
2)Atmosferik oksijen olmadan da ani gaz yayılımı ile ekzotermik reaksiyon verebilen ve/veya kısmen kapatıldığında ısınma ile kendiliğinden patlayan veya belirlenmiş test koşullarında patlayan, çabucak parlayan katı, sıvı, macunumsu, jelatinimsi haldeki maddelerdir.
Parlayıcı (alevlenebilir)maddeler;
1-Çok kolay alevlenir madde: 0 oC’den düşük parlama noktası ve 35 oC’den düşük kaynama noktasına sahip sıvı haldeki maddeler ile oda sıcaklığında ve basıncı altında hava ile temasında yanabilen, gaz haldeki maddelerdir.
2-Kolay alevlenir madde :
a)   Enerji uygulaması olmadan, ortam sıcaklığında hava ile temasında ısınabilen ve sonuç olarak alevlenen,
b)   Ateş kaynağı ile kısa süreli temasta kendiliğinden yanabilen ve ateş kaynağının uzaklaştırılmasından sonra da yanmaya devam eden katı     haldeki,
c)   Parlama noktası 21 oC 'nin altında olan sıvı haldeki,
d)   Su veya nemli hava ile temasında, tehlikeli miktarda, çok kolay alevlenir gaz yayan, maddelerdir.
3-Alevlenir madde : Parlama noktası 21 oC - 55 oC arasında olan sıvı haldeki maddelerdir.
OKSİDAN KİMYASALLAR
Kloratlar, kloritler, nitratlar, nitritler kromik asit, Oksidan maddeler yapılarında oksijen bağı bulundururlar ve ısı veya sürtünme ile bu oksijeni açığa çıkarırlar. Açığa çıkan bu oksijen diğer kimyasallarla birleşebilir veya başlamış bir yangını genişletebilir. Bu tür kimyasallar en ufak bir kirlilik karşısında da bozunmaya uğrayabilirler. Başlangıçta yavaş olan bu reaksiyon zamanla hızlanır. Bu maddeler bozunma sonucu toksik ve aşındırıcı gazlar da açığa çıkarabilirler. Örneğin azot oksit gibi. Organik peroksitler bu sınıf içinde en riskli grubu oluştururlar kesinlikle yanıcı maddelerle bir arada bulundurulmamaları gerekir. Çarpma ve sürtünme ile de kimyasal bozunmaya uğrarlar. Ayrıca toksiktirler, alerjik reaksiyonları hızlandırırlar ve gözlere zarar verirler.Oksidan maddelere örnekler;.
·      Peroksitler,
·      Oksitler,
·      Permanganatlar,
·      Kloratlar,
·      Perkloratlar,
·      Persülfatlar,
·      Organik ve inorganik nitritler,
·      İyodatlar,
·      Bromatlar.
BİRBİRLERİYLE REAKSİYONA GİREN KİMYASAL KARIŞIMLAR
Bazı kimyasalların karışımlarının ortaya çıkardıkları risk bu iki kimyasalın tek  tek etkilerinden daha fazla olabilir. Reaksiyon sonucu meydana gelen kimyasalın parlama noktası ve kaynama noktası her bir kimyasaldan düşük olabilir ve daha kolay parlayıcı buharlar çıkarıp daha düşük sıcaklıkta parlama ve patlamaya neden olabilirler. Ayrıca bu reaksiyon sonucu meydana gelen ısı ortamda bulunan diğer kimyasalların da parlama noktasına ulaşmasına neden olabilir.
Bu nedenle bazı kimyasalların bir arada bulundurulmaması ve birbiriyle temas ettirilmemesi gerekmektedir. Örneğin Potasyum ile Su, karbon tetraklorür, halojenli alkanlar, karbon  dioksit,  halojenler gibi. Bu kimyasallar aşağıda verilmiştir.

Kimyasal Maddeler
Birbiri ile temas etmemesi gereken kimyasal maddeler
asetik asit
nitrik asit, krom asitleri, permanganatlar ve peroksitler
asetik anhidrit
hidroksil içeren bileşikler, örneğin etilen glikol, perklorik asit
aseton
konsantre nitrik asit ve sülfürik asit karışımları, hidrojen peroksit
asetilen
klor, brom, bakır, gümüş, flor, civa
alkali metaller,
sodyum, potasyum, lityum, magnezyum, kalsiyum
su, karbodioksit, karbontetraklorür, ve diğer klorlu hidrokarbonlar
amonyak (susuz)
hidroflorik asit, brom, klor, iyot, kalsiyum hipoklorit, civa
amonyum nitrat
asitler, kloratlar, kükürt, nitratlar, metallik tozlar, alev alıcı sıvılar, alev alıcı organik maddeler
anilin
nitrik asit, hidrojen peroksit
arsenik bileşikleri
her indirgeyen madde
azitler
asitler
brom
asetilen, amonyak, benzen, benzin, bütadien, bütan, metan, propan, metallik tozlar, sodyum karbit, turpentin
kalsiyum oksit
su
aktif karbon
kalsiyum hipoklorit, diğer oksitleyiciler
kloratlar
asitler, metal tozları, amonyum tuzları, alev alıcı organik maddeler ve kükürt
kromik asit ve krom trioksit
asetik asit, alkoller, benzin, gliserin ve naftalin, alev alıcı sıvılar
klor
amonyak, asetilen, bütadien, butan, diğer petrol gazları, hidrojen, turpentin, benzen, metal tozları
klor dioksit
amonyak, metan, fosfin, hidrojen sülfür
bakır
asetilen, hidrojen peroksit
kümen hidroperoksit
organik ve inorganik asitler
siyanürler
asitler
alev alıcı sıvılar
nitrik asit, halojenler, amonyum nitrat, kromik asit, hidrojen peroksit, sodyum peroksit
flor
her şeyden tecrit edilmeli
hidrazin
hidrojen peroksit, nitrik asit, diğer oksitleyiciler
hidrokarbonlar (benzen, bütan, propan, gazolin, turpentin, vd)
brom, klor, kromik asit, flor, sodyum peroksit

hidrosiyanik asit
nitrik asit, alkaliler
hidroflorik asit (susuz), hidrojen florit
amonyak (sulu ve susuz)

hidrojen peroksit
bakır, krom, demir, metal ve metal tuzları, anilin, nitrometan, bakır, alev alıcı organik maddeler
hidrojen sülfit
nitrik asit dumanları, oksitleyici gazlar
hipokloritler
asitler, aktif karbon
iyot
asetilen, amonyak (sulu ve susuz)
civa
asetilen, amonyak, fulminik asit
nitratlar
asitler
nitrik asit (konsantre)
asetik asit, hidrosiyanik asit, anilin, kromik asit, aseton, alkol, hidrojen sülfür, alev alıcı gazlar ve sıvılar
nitritler
asitler
nitroparafinler
inorganik bazlar, aminler
okzalik asit
gümüş, civa ve bunların tuzları
oksijen
yağlar, gres yağı, hidrojen, alevlenir sıvılar, gazlar, katılar
perklorik asit
alkoller, asetik anhidrit, bizmut ve bileşikleri, kağıt, tahta, gres yağı, bütün organik yağlar
peroksitler, organik
asitler (organik ve mineral), sürtünmeden sakınılmalı ve soğuk yerde muhafaza edilmeli
fosfor (beyaz)
hava, oksijen, alkaliler, indirgeyici maddeler
fosfor pentoksit
alkoller, kuvvetli bazlar, su
potasyum
karbontetraklorür, karbondioksit, su
potasyum klorat
asitler
potasyum perklorat
asitler
potasyum permanganat
sülfürik asit, benzaldehit, etilen glikol, gliserin
selenitler
indirgeyici maddeler
gümüş ve gümüş tuzları
asetilen, okzalik asit, tartarik asit, amonyum bileşikleri
sodyum
alkali metaller
sodyum nitrit
amonyum nitrat ve diğer amonyum tuzları
sodyum peroksit
asetik asit, etil alkol, metil alkol, asetik anhidrit, benzaldehit, etil asetat, eetil asetat, etilen glikol, furfural, karbon disülfür
sülfitler
asitler
sülfürik asit
kloratlar, perkloratlar, permanganatlar

SUYLA TEMAS ETTİKLERİNDE PARLAYICI GAZ YAYAN MADDELER
Bazı maddeler parlayıcı olmadıkları halde suyla temas ederlerse kolaylıkla parlayabilen gazlar açığa çıkarabilirler. Potasyum sodyum ve alaşımları, alkali metal alaşımları, çinko tozları, alüminyum, magnezyum parçacıkları (powders) ve bazı metal hidritleri bu tür maddelere örnektir. Örneğin  kalsiyum karpit suyla temas ederse çok parlayıcı olan asetilen açığa çıkar. Sodyum suyla temas ederse hidrojen açığa çıkar reaksiyon çok şiddetlidir ve hidrojenin ateşlenmesi için yeterli ısıyı açığa çıkarır. Hidrojen patlayarak yanar ve diğer metallerin de yanmasına neden olabilir. Bu sınıfa giren maddeler insan vücudunun nemi ile de reaksiyona girip yanıklara neden olabilirler.
Suya duyarlı maddeler
·      Lityum,
·      Sodyum,
·      Potasyum,
·      Kalsiyum,
·      Rubidyum,
·      Sezyum vb.leridir.
C) KİMYASALLARIN GÜVENLİK RİSKLERİNİ BELİRLEYEN ETMENLER
Kimyasalların neden oldukları yanma, parlama patlamanın kontrol altına alınması için kimyasalların özellikleri ve verebilecekleri zararlar bilinmeli ve risk değerlendirmesi yapılmalıdır.
Yanma noktası: Alevin sürekliliğini kendi kendine sağladığı sıcaklığa yanma noktası denir. Böylece alev sıvı buharının sürekli yanmasını sağlar. Parlama noktasında alevin kalıcı olması gerekmez, Yanma noktası genellikle parlama noktasının birkaç derece üzerinde bir sıcaklıktır.
Parlama noktası:
Parlayıcı sıvıların hemen sıvı yüzeyinde veya kaplarının içinde hava ile tutuşabilir yeterli buhar çıkardıkları en düşük sıcaklık veya havadaki uçucu yanabilen madde buharlarının bir alevle teması sırasında tutuşabildiği en düşük sıcaklıktır Yürürlükteki yönetmeliğimizde parlama noktası 550C‘e kadar olanlar parlayıcı (alevlenebilir) sıvı olarak kabul edilmiştir
Parlama noktası düştükçe maddenin tutuşması kolaylaşır. Örneğin parlama noktası -400 C olan benzin parlama noktası 1110C  olan etilen glikol (antifriz) den çok daha fazla parlayıcıdır
Kimyasallar için karakteristik olan alev alma veya parlama noktasıdır. Aşağıda bazı kimyasalların parlama noktaları verilmiştir.
Benzin                                    -430 C
Aseton                                    -190
Gazyağı                                  430C
Patlama (Parlama) limitleri
Yanıcı veya parlayıcı sıvıların buharları hava ile uygun oranlarda biriktiğinde ve ortamda bir tutuşturma kaynağı varsa hızlı bir yanma veya patlama olur. Bu uygun orana parlama aralığı veya patlama aralığı denir.
Parlama Alt limiti (LEL) (alt parlama limiti olarak da ifade edilir. LFL): Havadaki buhar yüzdesinin bir yangın veya patlama oluşturması için gerekli olan en alt seviyesidir. Bunun altındaki konsantrasyonlarda yakıt (madde) yeterli olmadığından yangın olmaz ve karışım bu anlamda fakir karışım olarak nitelendirilir
Patlama Üst limiti (UEL) (üst parlama limiti olarak da ifade edilir. UFL)  Havadaki buhar yüzdesinin bir yangın veya patlama oluşturması için gerekli olan en üst seviyesidir. Bunun üstündeki konsantrasyonlarda hava (oksijen) yeterli olmadığından yangın olmaz ve karışım bu anlamda zengin karışım olarak nitelendirilir. 
Buhar yoğunluğu: Parlayabilen buharın havaya göre ağırlığıdır. Yüksek yoğunluktaki buharlar daha tehlikelidir çünkü tabanda ve tabandaki boşluklarda birikirler.
Buhar basıncı Uçucu sıvının birim alana yaptığı basınçtır. Buhar basıncı sıvının buharlaşma eğiliminin ölçümüdür . Buhar basıncı arttıkça uçucu sıvı miktarı artar ve sıvı daha fazla buharlaşır.
Kaynama noktası: Maddenin kaynadığı veya sıvıdan buhara veya gaz fazına geçtiği ve yüzeyde buhar kabarcıkları oluşturduğu sıcaklıktır. Başka bir değişle meydana gelen buhar basıncının atmosfer basıncına eşit olduğu sıcaklıktır. Atmosferik basıncı azaltıp çoğaltarak sıvının kaynama noktasını değiştirmek mümkündür. Kaynama noktasında ki 1 gram maddenin sıvı halinden gaz haline geçmesi için gerekli olan ısı miktarı o maddenin potansiyel buharlaşma ısısıdır.
Kritik Sıcaklık: Basınç altındaki gazın, sıvılaştırılabildiği sıcaklık derecesidir. Bunun üzerindeki sıcaklıkta sadece basınç uygulayarak gazı sıvı hale getirmek mümkün değildir.
Kritik Basınç: Kritik sıcaklıktaki gazla sıvının denge halinde olduğu basınçtır
Fiziksel koşullar;
Kimyasalın depolama koşulları, kullanım koşulları, fiziksel hali (katı, sıvı, gaz, ortama dağılmış, toz, duman, buhar buğu halinde olup olmadığı, basınç altında, büyük yüzeyler halinde bulunup bulunmadığı gibi parlama noktasına ulaşabileceği koşullardır.
Örneğin gazyağı eğer atomize halde bulunursa alevlenme noktasından daha düşük sıcaklıkta da parlayabilen buharlar üretir.
Pek çok kimyasalın buharları havadan ağırdır bu da kimyasalın ortaya çıkarabileceği riski önemli ölçüde etkiler. Örneğin gazyağı, asetilen ve karbon monoksitin buharları havadan ağırdır ve bu nedenle çok geniş bir mesafeye yayılarak çalışma yerinin çok uzağında, bodrum niteliğindeki yerlerde parlayacak konsantrasyona ulaşabilirler
Reaksiyona giren Kimyasallar
Diğer bir etken kimyasalların birbirini etkileme riskidir. Ortam bir kimyasalın alevlenme noktasına kadar ısınması için yeterli olmayabilir ama bu kimyasalın yakınında bulunan ve alevlenme noktası düşük başka bir kimyasal için uygun olabilir. Bu durumda ikinci kimyasal yanarak ortama ısı yayabilir ve bu suretle  diğer kimyasalın da  alevlenme noktasına ulaşmasına neden olabilir. Bu nedenle zararlı kimyasalların depolanması çok önemlidir.
Tutuşturucu kaynakları
Elektrik akımı
Direnç: eğer bir telin üzerinden geçen akım geçmesine engel olacak bir dirençle karşılaşırsa teli ısıtarak veya kısa devre yaparak ısı kaynağı yaratabilir
Elektrik arkı: elektrik akımının bir noktadan başka noktaya atlaması ile ark oluşur. Anahtarlarda oluşan ark gibi bu ark da parlayıcı sıvıları ateşlemeye yeter.
Elektrik kıvılcımı da parlayıcı buharların ateşlenmesi için yeterli bir kaynaktır.
Statik Elektrik: İki farklı yüzeyin birbirine sürtünmesi, sıvıların bir kaptan diğerine boşaltılması statik elektrik kaynakları arasındadır. Parlayıcı sıvıların boşaltımı sırasında kaplar topraklanmazsa veya birbiriyle bir iletken vasıtasıyla bağlanmazlarsa parlayıcı sıvılar için ateşleme kaynakları haline gelirler.
Kendiliğinden yanma:Bazı kimyasallar açıkta bırakılınca havanın oksijeni ile oksitlenirler ve bu reaksiyon sonucu ısı açığa çıkarırlar ve buya yangına sebep olabilir.
Sürtünme:İki yüzey birbirine sürtündüğünde ısı açığa çıkabilir. Bu ısı da parlayabilen buharların kolaylıkla parlayıp yanması için zemin hazırlar. Örneğin iki metal sürtünürse böyle bir ısı meydana gelebilir bu nedenle bu metal yüzeylerin yağlanması gerekebilir. Sürtünme sonucu sadece ısı yükselmesi değil kıvılcımda çıkabilir.
Radyant ısı:Isınan yüzeylerden yayılan ısı, direk güneş ışığı, veya plastik veya camdan yansıtılan güneş ışığı kimyasalların parlayabilen buharlarının ortaya çıktığı ısıya ulaşmasına ve bu buharların parlamasına ve yanmasına uygun zemini hazırlayabilir.
Açık alev:Sigara, kibrit, kaynak içten yanmalı motorlar gibi açık alev üreten kaynaklar da parlama ve yanmaya neden olabilirler.
Oksijen kaynakları.
Yanmanın üçüncü elementi oksijendir. pek çok yakıt için % 15 lik oksijen yanma için yeterlidir. Havadaki oksijenin % 21 olması yanma ve parlama için yeterli ortamı oluşturur. Bunun dışında kaynakçılıkta kullanılan oksijen üreteçleri, ısınınca oksijen veren kimyasallar da yarı kaynaklardır.
D) TANIMLAR
Kendiliğinden yanma: İlave bir ısı veya alev kaynağı olmadan yanmaya denir.
Sinonimler: Bir kimyasalı tanımlamak için kullanılan  kimyasal ve ticari isimlerdir.
Gaz: Normal sıcaklık ve basınç altında (25 °C sıcaklık ve 760 mm Hg basıncında) sabit bir şekli ve belirli bir hacmi olmayıp sınırsız olarak yayılabilen ve basınç artması veya sıcaklık azalmasının etkisi ile sıvı veya katı hale getirilebilen maddelerdir.
Buhar: Normal olarak sıvı veya katı halde olup, basınç artmasıyla veya sıcaklığın azalmasıyla tekrar sıvı veya katı hale gelebilen maddelerin gaz halleridir,
Toz: Kömür, hububat, ağaçlar, mineraller, metaller, cevherler ve maden ocaklarından çıkarılan taşlar gibi organik veya inorganik maddelerin doldurulma ve boşaltılmaları, taşınmaları, delinmeleri, taşa tutulmaları, çarpılmaları, püskürtülmeleri, öğütülmeleri, patlamaları ve dağıtılmaları ile meydana gelen ve kendisinden hasıl  oldukları maddelerle aynı bileşimde olan veya olmayan ve hava içerisinde dağılma veya yayılma özelliği gösteren 0,5-150 mikron büyüklükte olan katı parçacıklardır.
Lif: İnorganik (mineral) ve organik (bitkisel, hayvansal) menşeli tabii ve suni iplik şeklindeki katı ve dayanıklı maddelerdir.
Duman: Genel olarak erimiş haldeki metallerin gaz haline dönüşmesi yahut yakıtların veya diğer organik maddelerin tam yanması sonucu hasıl olan gazların yoğunlaşmasından meydana gelen ve asıl maddeden kimyasal bakımdan farklı bulunan süspansiyon halindeki katı parçacıklardır
Sis: Maddenin gaz halden sıvı hale geçmesi veya suda çözülmesi veya pülverizasyon, köpürme ve sıçrama gibi nedenlerle mekaniksel olarak dağıtılması sırasında havada meydana gelen damlacıklardır,
Sıvılaştırılmış petrol gazları ile ilgili tanımlarda geçen;
Gaz: petrol menşeli fiziksel hali gaz olan hidrokarbonlardan propan, propilen, normal bütan ve izo-bütan,bütilen bileşiklerini veya bu bileşiklerin karışımlarını,
Sıvı: petrol ve maden kömürü menşeli parlayıcı sıvıları ve bunların karışımlarını,
Sıvılaştırılmış petrol gazları (S.P.G.); sıvılaştırılmış propan, propilen, normal-bütan, izo-bütan ve bütilen bileşiklerini veya bu bileşiklerin karışımlarını ifade eder.

III-RİSK DEĞERLENDİRMESİ
Kimyasalların güvenli kullanımında amaç;
Çalışanların kimyasalların zararlarından korunması, kimyasalların kullanımından meydana gelebilecek hastalık ve yaralanmaların önlenmesi ve giderek halk için ve çevre için tehlikelerin önlenmesidir.
Politika
Tehlikeli kimyasallarla çalışılan işyerlerinde; işyerinin politikası, genel iş sağlığı ve iş güvenliği düzenlemeleri politikasının bir parçası olacak şekilde belirlenecektir.
A -RİSK DEĞERLENDİRMESİ
4857 sayılı İş Kanunu kapsamında olan bütün işyerlerinde risk değerlendirmesi ve bu değerlendirme sonucuna göre önlemlerin belirlenmesi gerekmektedir. Maruziyet limit değerleri verilmiş olan ve Kimyasal Maddelerle Çalışmalarda Sağlık Ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik kapsamında olan işyerlerinde yapılacak risk değerlendirmesi aşağıdaki hususları da kapsamalıdır.
*            Kimyasal maddenin sağlık ve güvenlik yönünden tehlike ve zararları,
*            Tedarikçilerden  sağlanacak malzeme güvenlik bilgi formu,
*            Maruziyetin türü, düzeyi ve süresi,
*            Kimyasal maddenin miktarı, kullanma şartları ve kullanım sıklığı,
*            Mesleki maruziyet sınır değerleri  ve biyolojik sınır değerleri,
*            Alınan ya da alınması gereken önleyici tedbirlerin etkisi,
*            Yürürlükteki mevzuatta özel olarak belirtilmiş önlemler.
*            Daha önce yapılmış olan sağlık gözetimlerinin sonuçları
Kimyasalların zararları belirlenirken ara ve son ürünlerdeki kirlilik, atıklar ve artıklar dahil kullanılan bütün kimyasallar dikkate alınmalı,risk değerlendirmesi, tamir ve bakım işleri de dahil olmak üzere kimyasal maddelerle çalışılan tüm işleri kapsamalıdır.
Birden fazla kimyasal madde ile çalışılan işlerde, bu maddelerin her biri ve birbirleri ile etkileşimleri dikkate alınarak risk değerlendirmesi yapılacaktır.
Tehlikeli kimyasal maddeler içeren yeni bir faaliyete ancak risk değerlendirilmesi yapılarak belirlenen her türlü önlem alındıktan sonra başlanacaktır.
Risk değerlendirmesinin yenilenmesi
İşyerlerinde yapılan risk değerlendirmesi alınacak önlemlerde ilk aşamayı oluşturduğundan işyerlerinde risk değerlendirmelerinin belirli sürelerle gözden geçirilmesi ve bazı koşullarda da yenilenmesi gerekir. Kimyasallarla çalışılan işyerlerinde risk değerlendirmesi aşağıda belirtilen durumlarda yenilenmelidir.
*      Risk değerlendirmesinde belirlenen sürelerde,
*      Çalışma koşullarında önemli bir değişiklik olduğunda,
*      Ortam ölçümleri ve sağlık gözetimlerinin sonuçlarına    göre gerektiğinde,
*      Kimyasal maddeler nedeni ile herhangi bir kaza olduğunda,
*      En az beş yılda bir defa.
B ÖNLEM ALMADA GENEL İLKELER
Kimyasallarla çalışma yapılırken önlem almada belirli öncelikler ve kriterler vardır, önlemler maddelere, koşullara göre değişiklik göstermekle beraber genel ilkeler açısından belirli öncelikleri bulunmaktadır. Güvenli ve sağlıklı bir çalışma ortamı sağlamak için bu öncelikler izlenmelidir.
1- Öncelikle tehlikeli kimyasalı tehlikesiz veya az tehlikeli kimyasalla değiştirme
2- Uygun teknoloji seçme
                           Tam kapalı sistemle çalışma,
                           Tehlikeli işlemin operatörden veya diğer proseslerden tecrit        edilmesi.
3- İşlemlerin veya çalışma sisteminin;  kaçak ve etrafa sıçramalar da dahil, tehlikeli toz, duman vb’nin ortamdaki değerini, limitleri aşmayacak şekilde minimize edecek veya bastıracak şekilde olması
                           Yerel havalandırma sistemi
                           Yeterli ve uygun genel havalandırma
                           Parlayıcı madde miktarının tehlikeli konsantrasyonlara ulaşması ve kimyasal olarak kararsız maddelerin tehlikeli miktarlarda bulunmasının önlenmesi
                           Yangın veya patlamaya sebep olabilecek tutuşturucu kaynakların bulunmasının önlenmesi
                           Kimyasal olarak kararsız madde ve karışımların zararlı etki         göstermesine sebep olabilecek şartların ortadan kaldırılması
4- Çalışma sistemi ve organizasyon
                           Çalışan işçi sayısını en aza indirmek
                           Maruziyet süresini azaltmak (çalışma sürelerini azaltmak)
                           Kirlenen alanları (duvarlar, yerler vb.) Düzenli temizlemek
                           Düzenli bakım yapmak


5- Kişisel koruyucular
Maruziyet limitlerinin alt sınırlara indirilip risk ortadan kaldırılıncaya veya sağlık için tehlikesiz seviye gelecek şekilde risk minimize edilinceye kadar uygun kişisel koruyucular verilmesi
6- Kirlenmiş alanda yeme, içme ve sigara içilmesini izin verilmemesi
7- Yıkanma ve kirlenmiş giysilerin değiştirilmesi ve depolanması ve temizlenmesi için düzenlemeler yapılması
8- İşaret ve uyarıların kullanılması
9- Acil durum için düzenleme
   Acil eylem planı hazırlamak ve planın gerektirdiği düzenlemeleri yapmak
10- Düzenli kayıt tutulması
İşveren tarafından tutulan bu kayıtlarda ;
                           Ortama yayılan kimyasalların ölçüm sonuçları
                           Ortama yayılan maddenin kaynağı, yeri, ve örnek alma metodu, örnek alma cihazları, analiz  metodları, örnek alma tarihi ve tam saati, işyeri ve ölçüm yapılan bölüm, tehlikeli kimyasalların isimleri,
                           İşlemlerle ilgili detay bilgiler, kontrol önlemleri, havalandırma ve emisyonla ilgili hava koşulları,
                           İşyerinin bulunduğu yer, boyutları ve diğer ayırdedici özellikleri,
                           Yapılan istatistikler, kişisel izlemenin yapıldığı alanın tam yeri,
                           Etkilenme düzeyi
                           Sağlık kaydı ile ilgili olarak çalışanın ismi, işi,
                           Mesleki maruziyet durumunda işçinin koruyucu kullanıp             kullanmadığı,
                           Örnek alan ve analizi yapan kişinin adı,
yer almalıdır.
İşçiler, temsilcileri ve yetkililer bu kayıtları görebilmelidirler
C - BİLGİLENDİRME VE EĞİTİM
Çalışanlar işyerinde kullandıkları kimyasallar hakkında ve, malzeme güvenlik formu ve etiketlerdeki bilgilere nasıl ulaşacakları ve bu bilgileri nasıl kullanacakları hakkında bilgi sahibi olmalıdırlar. Yazılı talimatlar etiketler ve uyarılar çalışanların kolay anlayacağı şekilde olmalıdır .
Bunu sağlamak için işverenler malzeme güvenlik formlarından yararlanarak işyerinde çalışanlara özel bilgiler hazırlamalıdırlar.
Ayrıca çalışanlar doğru ve etkili önlemler ve mühendislik kontrolleri, kendilerine sağlanan kişisel koruyucu kullanımı ve bunların önemi, çalışma sistemi ve uygulamaları ve acil durumlar kimyasallarla çalışma konusunda sürekli eğitime tabi tutulmalıdırlar.
Eğitimler ve bilgilendirmeler işçilerin güvenlik programına etkili bir şekilde katılmalarına olanak sağlayacak şekilde uygun korunma önlemlerini içermeli, ihtiyaca göre güncellenmeli ve bu eğitimler ;
               çalışanın kişisel koruyucu donanım ve bu donanımın sınırları hakkında
               kontrol önlemelerinin en etkili kullanımı
               acil durumda yapılacaklar
               vardiya değişiminde gerekli bilgilerin aktarılması
Konularında  yeterli bilgi ve uygun davranışlar sağlanıncaya kadar tekrarlanmalıdır
IV- YASAL DÜZENLEMELER
Kimyasal Maddelerle Çalışmalarda Sağlık Ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Resmi Gazete: 26.12.2003/25328
Kanserojen Ve Mutajen Maddelerle Çalışmalarda Sağlık Ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Resmi Gazete: 26.12.2003/25328
Asbestle Çalışmalarda Sağlık Ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Resmi Gazete: 26.12.2003/25328
Patlayıcı Ortamların Tehlikelerinden Çalışanların Korunması Hakkında Yönetmelik 
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Resmi Gazete: 26.12.2003/25328
Biyolojik Etkenlere Maruziyet Risklerinin Önlenmesi Hakkında Yönetmelik
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Resmi Gazete: 10 Haziran 2004/Sayı : 25488
Parlayıcı, Patlayıcı, Tehlikeli Ve Zararlı Maddelerle Çalışılan İşyerlerinde Ve İşlerde Alınacak Tedbirler Hakkında Tüzük
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Resmi Gazete: 24.12.1973/14752
Tehlikeli Kimyasallar Yönetmeliği
Çevre ve Orman Bakanlığı
Resmi Gazete Tarih Ve Sayı :11 Temmuz 1993/21634
Güvenlik Bilgi Formlarının Düzenlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Tebliği
Çevre Bakanlığı
Resmi Gazete Tarih Ve Sayı 11.03.2002/24692
Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği
Çevre ve Orman Bakanlığı
Resmi Gazete Tarih Ve Sayı 23.6.1997 / 23028
Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği
Çevre ve Orman Bakanlığı
Resmi Gazete Tarih Ve Sayısı :27 Ağustos 1995/ 22387

Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği
Çevre ve Orman Bakanlığı
Resmi Gazete Tarih Ve Sayı: 21.01.2004/25353
Kontrole Tabi Kimyasal Maddeler Hakkında Yönetmelik
Sağlık Bakanlığı
Resmi Gazete Tarih Ve Sayı:16.06.2004/25494
Nükleer Tesislere Lisans Verilmesine İlişkin Tüzük
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu
Resmi Gazete Tarihi Ve Sayı:19.12.1983/ 18256
Radyasyon Güvenliği Tüzüğü
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu
Resmi Gazete Tarihi Ve Sayı: 7.9.1985,/ 18861
Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu
Resmi Gazete Tarihi Ve Sayı: 24.03.2000/23999
Radyoloji, Radyom Ve Elektrikle Tedavi Müesseseleri       Hakkında Nizamname
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu
Resmi Gazete Tarihi Ve Sayı: 06.05.1939/ 4201
Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (Lpg) İle Çalışan Motorlu Taşıtlar İçin İkmal İstasyonlarının Kuruluş, Denetim, Emniyet Ve Ruhsatlandırma İşlemlerine İlişkin Yönetmelik
Resmi Gazete Tarihi Ve Sayı 12.02.2002 / 24669


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder